Her anneler günü yaklaştığında bir telaştır sarar ortalığı, aman Allah’ım; anneni mutlu etmenin yolları. Medyada sürekli ardı arkası kesilmeyen, envai çeşit reklam bombardımanı. Maalesef ki bu tarz özel günler yaklaştığında (anneler günü, sevgililer günü v.s) sürekli pompalanmaya çalışılan, ne kadar pahalı hediye o kadar mutlu bir kadın…
Tabii ki hatırlanmak ve hediye almak çoğu kadını mutlu ediyor. Bunu inkar etmek de pek doğru olmaz. Ama bir anneyi mutlu etmekse eğer niyetiniz, onu bir gün hatırlamakla bir an belki mutlu edersiniz. Ama bu yeterli mi? O anne senede yalnızca bir gün için mi hatırlanmalı? Bir düşünün…
O sizi dokuz ay on gün karnında, taşımış, (bu aslında oldukça meşakkatli olan bir süreçtir)belki de hiç şikayet bile etmeden özlemle sizi beklemiş, sizinle bütünleşmiş, bütün zorluklara rağmen kucağına aldığında, dünyanın en mutlu insanı oluvermiş. Sonrasında ise sizinle nefes almış ve sizinle ancak o nefesi verebilmiş. Sizinle ağlamış, sizinle gülmüş. Yaşadığı sürece de yüreğinde taşıyacak. Onun için adeta bir yaşam sevinci olduğunuz annenizden bahsediyoruz…
Acaba bu annelerin gerçek duygu ve düşünceleri nelerdir?
Hadi gelin birazcık bunları konuşalım, tabii ki dilimiz döndüğünce...
Öncelikle annelerin senede bir gün o envai çeşit hediyelerle mutlu edildiklerini savunarak, reklamlarla sürekli bunları pompalayanlar da aslında bunun, pek de doğru olmadığının farkındalar…
Gerçekten bir anne, evladı tarafından yalnızca yılın bir günü hatırlanmak değil, onun hayatında var olduğunu hissetmek ister. Hissetmek, evet aslında galiba sihirli kelime de bu. HİSSETMEK…
İşte annelerin de böyle sıra dışı bir yetenekleri vardır. Evlatları ile ilgili bir çok şeyi onlar adeta yaşarlar, yani hissederler. Çocukken bu süreç kısmen kolaydır. Annenin yanında yakınında olduğu için evladı, her rahatsız huzursuz olduğunda onu bir ANNE şefkati ile sarıp sarmalayabildiğinden içi rahattır. Ya büyüdüğünde, kendi ayakları üzerinde durduğu ve kanatlanıp yuvadan uçtuğu zaman…
Bir annenin evladı ne kadar uzakta olursa olsun, annenin sürekli düşüncelerinde ve benliğindedir. Evladıyla ilgili, iyi ya da kötü bir çok şeyi de hissedebildiğini unutmayalım. İşte o zamanlarda, bir anneyi en fazla mutlu edecek olan şey, (her nerede olursa olsun, yaşı kaç ve kiminle olursa olsun, sabah, akşam, günün hangi saati olursa olsun) evladının, o can paresinin sesini duyabilmektir. Evladının sıcacık sesini duyabilen bir anne anında, dünyadaki en mutlu insan oluverir. Sanki bunda sihirli bir değnek etkisi vardır. Nerede olursa olsun, kar, kış, ayaz, çok soğuk buz gibi bir hava bile olsa, o annenin adeta, kemikleri, içi ısınır.
O an evladının sesini duyabilmek, bir anne için hayatta alabileceği en değerli hediyedir…
O ses her ne kadar uzakta olursam olayım, seni düşünüyorum, ben seninleyimdir. Her ne kadar yalnız olsan da sen hiç yalnız değilsindir. Ben her zaman senin yanındayımdır. Sen benim için kıymetlisindir. Böyle bir duyguya hiç bir değer biçilebilir mi? Bunun zamanı, yeri olabilir mi?
Bazı şeyleri yaşamadan pek de bilemiyor galiba insan. Onlar henüz yanındayken, evin herhangi bir köşesinden seslenişleriyle, aniden yanında belirip sıcacık sarılışlarıyla, bazen de sizinle olan çekişmeleriyle, zaten yanındadırlar ve her hareketleriyle de yanındayım, seninleyim derler…
Hiç unutmuyorum, bir gün kardeşimin evindeyim, oğullarımdan birisi aradı ve o anki mutluluğuma şahit olan kardeşim, o da bir anne olmasına rağmen çok şaşırmış, “Aaaa abla, sen çocukların aradığında bu kadar mutu mu oluyorsun?” demişti…
Evet doğruydu. Mutlu oluyordum, hem de çok mutlu. Kardeşimin evlatları daha küçük ve yanında olduğu için henüz bu duygu ile tanışmamıştı. Tek kelimeyle her anne için evladının sesi, hele onun hiç beklemediği bir an da yanında belirişi, sıcacık sarılışı, şifalı bir ilaçtı aslında…
Özellikle anneler için evlatları ne kadar değerli ise, anne ve babalar da evlatları için, gerçek anlamda kutsal birer emanettirler. Henüz hayattalar, sağlıkları (özellikle akıl sağlıkları) yerinde ve sizi hala tanıyor ve anlayabiliyorsa, onlara ulaşma şansınız var ve gerçekten çok şanslı olduğunuzu bilerek hareket etmelisiniz. Yarın çok geç olabilir. Önemli olan bugün iş işten geçmeden ulaşabiliyorken ulaşmak…
“ANA başta TAC imiş, her derde ilaç imiş, bir evlat PİR olsa da, ANA’ya muhtaç imiş”
Demek ki, annemizi ve bizim için kıymetli olan, anne gibi gördüğümüz insanları, pahalı hediyeler alarak senenin bir günü düşündüğümüzü göstermeye çalışmak yerine. Her ne kadar yoğun olursak olalım, (kısa da olsa hiç önemli değil, bir kahve molası olsun size de) fırsat buldukça aramaya çalışıp, hal ve hatırlarını sorarak, her an seninleyim ve sen benim yaşantımdasın, benim için değerlisini HİSSETTİRMEK en değerli hediye ve onlar için en kıymetli olandır…
Benden hatırlatması, galiba siz ne yapacağınızı biliyorsunuz...
SAĞLIKLA VE HOŞÇA KALIN
Zeliyha ÇINAR
Eğitimci & Aile Danışmanı