Atatürk’ün eğitime önem vermesinin 2 temel nedeni vardı. Birincisi eğitimin kalkınma hareketindeki yeri ikincisi de cumhuriyeti koruyacak yeni nesilleri yetiştirme gereğiydi.
‘’Cumhurbaşkanı olmasaydım, Milli Eğitim Bakanı olmak isterdim’’ sözünden de Atatürk’ün eğitime ne kadar önem verdiğini anlayabiliriz.
Atatürk 31 Ocak 1928 yılında eğitimin yaygınlaştırılması amacıyla Türk Maarif Cemiyeti’ni kurmuştur. Bu cemiyet, eğitim imkanı bulamayan fakir öğrencileri ücretsiz olarak okutmuş, yurtlar açmış ve yabancı okulların etkinliğini azaltmıştır. Türk Maarif Cemiyeti 1946 yılından itibaren ‘Türk Eğitim Derneği’ adıyla Türk eğitiminin çağdaşlaşması ve yaygınlaşması yönündeki faaliyetlerine devam etmektedir.
Atatürk geleneksel eğitim sistemini yetersiz bularak 15 Ekim 1923’te Fransızca bir mektup yazdı. Columbia Üniversitesi Pedagoji Profesörü John Dewey’i Türkiye’ye çağırdı. Dewey aynı zamanda bir filozoftu. Osmanlı’dan miras tek üniversite Darülfünun vardı, liseler kısıtlıydı, köylerde okul yoktu. Atatürk eğitim sorununa çözüm aradı. Dewey’den rapor hazırlamasını istedi. Dewey haftalarca inceleme yaparak Atatürk’e bir rapor sundu. Bu raporun sonunda Köy Enstitüleri John Dewey’in fikri esas alınarak hayata geçirilmiştir. Hatta sonraki senelerde Türkiye’deki Köy Enstitülerini görünce ‘hayalim gerçek oldu ,dünya bu modeli uygulamalı ‘dedi.
Atatürk aynı zamanda 1933 yılında Darülfünun’u İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürmüştü.
Ayrıca Türk öğrencileri yurt dışına göndererek orada eğitim almalarını ve yurda dönerek geniş halk kitlelerini eğitmelerini sağlamıştır.
Eğitimin her çağdaş ülkede olduğu gibi ; milli ,laik, karma ve bilimsel olmasını istiyordu. Bunun için 15 Temmuz 1921’de 1.Muallim Kongresi’ni düzenledi. Öğretmenlere ‘’Biz savaşı kazanacağız, sizler ise asıl ordular yetiştireceksiniz, cehaletle savaşı siz kazanacaksınız ‘’ dedi.
Yazımı Atamızın bir sözüyle tamamlamak istiyorum. ‘’Öğretmenler , yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.’’