Günümüz toplumsal yaşantısına baktığımda “bu kadarı da olamaz” dediğim şeylerin bile gerçekleştiğini ve insanların bir kısmının dışında, çoğunun yaşananlar gayet normalmiş gibi hareket ettiğini, hatta üstüne tuz biber ektiğini gördükçe “biz ne ara bu kadar kirlendik?” sorusunu sormadan geçemiyorum..
Toplumda yaşanan akıl almaz olumsuzlukları gördükçe, sık sık çocukluk yıllarıma geri dönüş yapıyorum.
O dönemlerde komşumuzda bir cenaze varsa, tüm mahalle olarak radyolar, televizyonlar açılmaz, herkes günlerce cenaze evine yaptığı yemekleri taşır, yakınlarını kaybeden insanları teselli etmek için adeta yarışırdı.
Büyüklerimiz biz çocuklara sıkı sıkı gürültü yapmayalım ve yüksek sesle konuşup kahkaha atmayalım diye tembih üstüne tembih geçerlerdi.
O günlerden bir dakikalığına ayrılıp günümüze döndüğümde ise, bırakın komşudaki cenazeyi, her gün üçer beşer gencecik vatan evlatlarının şehit haberleri bile toplumun çoğunun kılını kıpırdatmaz olmuş. Şehit sayımız 509’a çıkmış kimsede tık yok.. Bir takım şampiyon oldu diye herkes yollara dökülüyor.. Kornalar, havai fişekler, delice sevinçler..Her şey güllük gülistanlıkmış gibi eğlenceler, düğünler tam gaz devam ediyor ve ne yazık ki ateş sadece düştüğü yeri yakıp geçiyor.
Kimse kendileri uğruna şehit olarak gencecik yaşamını yitiren bu gençleri ve geride bıraktıklarını düşünmüyor bile..
Sanki her gün üçer beşer vatan evlatlarının şehit edilmesi sıradan ve normal bir şeymiş gibi!..
Peki biz ne ara bu kadar kirlendik?
Öte yandan yine çocukluk yıllarıma dönüyorum ve bırakın ailelerin çocuklarının üstüne tir tir titremesini, komşuların, tüm mahallelinin bile çocuklara zarar gelmemesi için seferber olduğunu, toplumda çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet ve tecavüz olayları girişimlerine karşı asla sessiz kalmayıp hep birlikte hareket ettiklerini ve o kişinin toplumdan dışlandığı gibi, suçunun cezasını de senelerce demir parmaklıklar ardında çektiğini hatırlıyorum.
Hatta çocukluğumda, yeni evli bir çifti evlerinde röntgenlemeye çalışırken yakalanan üç gencin bu suç nedeniyle senelerce cezaevinde kaldığını ve bu damga nedeniyle kimsenin kız vermediğini de biliyorum.
Yine günümüze dönüyorum her gün bir yerlerde kadın ve çocukların toplu olarak cinsel şiddet ve tacize uğradığını ve bu akıl almaz suçların ve suçluların gerekli cezayı almadıkları gibi, tam tersine bu gibi olayların gün geçtikçe ayyuka çıktığını görüyorum. Ve yine toplumun azınlığı tepkisini göstermeye çalışırken, çoğunluğu çocuklara, kadınlara tecavüz ve şiddet sıradan şeylerdenmiş gibi normal karşılıyorlar, hatta görmezden geliyorlar..
Biz ne ara bu kadar kirlendik?
Senelerce okul sıralarında dirsek çürütmüş, tüm donanım ve birikime sahip yetenekli gençlerin işsiz ve çaresiz dolaştığına şahit olurken, kahve köşelerine ayakkabılarının tabanına basarak girecek, kültür ve tahsilin yanından bile geçmediği bazılarının da en iyi makamlarda oturduğunu ve kimsenin yine bu olanlara şaşırmadığını görüyorum.
Doğruluk, dürüstlük ve adalet kavramlarını savunmaya çalışanların baş tacı edileceği yerde cezalandırıldığını, toplumun da yine sadece baktığını görüyorum.
Bir yerlerde insanlarımız canlı bombalarla toplu olarak yaşamını yitiriyor, çoğu sakat kalıyor, bir yerlerde insanlar can savaşı veriyor ve çoğunluk “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” şeklinde her kötülükte, her olumsuzlukta başını kuma sokuyor ve “bana ve yakınlarıma bir şey olmadı ya, gerisini boşver” şeklinde tavrını sürdürmeye devam ediyor.
Biz ne ara bu kadar kirlendik?
Biz ne ara bu kadar duyarsızlaştık?
Biz ne ara vicdanımızı kaybettik?
Biz ne ara onurumuzu, ayaklar altına alarak sürüngenlere dönüştük?
Biz ne ara hissiz robotlara dönüştük?
Yazııııııık!
Bari çok değil, küçücük de olsa insanlığımız kalsaydı..
En azından birbirimizin yüzüne bakabilecek kadar insanlığımız!..
Biz böyle mi yetişmiş, yetiştirilmiştik?
İnsanlığını, duygularını, onurunu ve vicdanını halâ üstünde kutsal bir giysi gibi taşıyabilenlere selam olsun!.
Sağlıcakla kalın!