Denizli Haber - 10 ilde büyük bir coğrafyayı etkileyen, ölümlere, yaralanmalara ve mal kayıplarına yol açan depremin herkes gibi kendilerini de çok üzdüğünü hatırlatan Uşak Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Hayri Ün, enkaza dönen binalar ağır hasarlı binalarla ilgili olarak değerlendirme yaptı. Türkiye’de deprem yönetmeliğinin 7 kez değiştirildiğine dikkat çeken Dr. Ün “Her zaman söyledik. Dile getirdik. Yeniden tekrarlayalım. Deprem değil, bina öldürür. Yine televizyon kanallarından, sosyal medya üzerinden konuşacağız. Yine “uyarmıştık” diyeceğiz. Yine suçlu ya da suçlular bulmaya çalışacağız. Gölcük depreminde deniz kumu, Van depreminde iri taşların kullanılmasını suçlu ilan etmiştik. Benim anlatacaklarımdan da suçlu ya da suçlular çıkartılabilir. Ülkemizde, bugüne kadar, deprem yönetmelikleri toplam 7 kez yenilenmiştir. Bunlardan en büyük değişiklikler 1998 deprem yönetmeliğinde yapılmıştır. Yapı denetim zorunluluğu getirildi. Bu yasada zaman içerisinde değişiklikler yapıldı. Bu açıdan bakıldığında 1998’den sonra yapılan binaların deprem güvenliğinin diğer yıllarda inşa edilenlere göre daha iyi olduğu kanısı oluştu. Bu kanıyı depremlerde oluşan hasarlar da destekledi. Bu arada gerçekleşen depremlerde ağır hasar alıp yıkılan binaların 1998’den önce inşa edilen binalar olduğu görüldü. 1998’den sonra yapılan binaların çok daha az hasarlı olduğu görüldü. En azından ayakta kaldılar ve deprem sonrası can ve mal kaybı yaşanmadı. Bu yüzden eski yapılarımızın yıkılıp yeni deprem yönetmeliği şartlarına göre yeniden yapılması ya da yeni deprem yönetmeliğinde öngörülen yükleri taşıyabilecek şekilde güçlendirilmesi öngörüldü. Bu kapsam kentsel dönüşüm yasası çıkarıldı. Ancak uygulaması gerekli düzeyde olmadı. O eski yapı stokumuzdan hala kurtulamadık. Kahramanmaraş merkezli depremlerde de yıkılan binalarımızın çok büyük bir kısmı ne yazık ki bu binalardır.” Dedi
KENTSEL DÖNÜŞÜM YAPMAK İMKANSIZ HALE GELDİ
Türkiye’de kentsel dönüşümün yapılmasının nerede ise imkansız hale geldiğine dikkat çeken Dr. Hayri Ün, “Ülkemizin deprem haritası mevcuttur. Bu deprem bölgelerinde ne büyüklükte deprem olacağı da bellidir. O bölgelerin zemin durumları belirlenmiştir. Bu yüzden bir deprem olduğunda birileri biliyordu demek anlamsızdır. İllaki deprem olacak. Hatta yine bilim insanları tarafından o bölgelerde olası bir depremde mevcut yapı stoku göz önüne alınarak ne kadar binanın yıkılacağı da öngörülmüştür. Sorun yıkılması öngörülen binaların depremden önce nasıl yenileceğidir. Burada 5-10 binadan bahsetmiyoruz. On binler hatta yüz binlerce binadan bahsediyoruz.” Dedi. Denizli’de olası bir depremde mevcut binaların yüzde 5-10’nun yıkılacağının tahmin edildiğine dikkat çeken Dr. Ün, “Bu da binlerce evin yıkılması anlamına gelir. Diyelim ki yetkililer bu binalar hakkında yıkım kararı verdiler. Binaların hepsi özel mülktür. Yaptırım ne olacak? Yıkım kararı alındığında mülk sahiplerinin elinde sadece arsa payı kalacak. İnşaat maliyetlerinin aşırı yükselmesi nedeniyle yine binaların yapılması çok büyük maddi kaynak gerektirmektedir. Bu yüzden insanlar böyle bir dönüşüm işine girmiyorlar. Bu konuda bir yaptırım olsa bile tüm şehirler ayağa kalkar, itiraz ederler. Resmi kurumlar mahkemeye verilir. Bu yüzden devlet kentsel dönüşümü şahısların tercihine bırakmıştır. Bence bırakılmamalı ancak mevcut durum da budur. Bunu başaramadığımız sürece de önümüzdeki yıllarda da benzer faciaları istemesek de, bile bile yaşayacağız.” Dedi
25 YILDA YENİLENİR
İnşaat yapım hızımıza göre şehirlerde 25 yıl da o şehirdeki nüfusun yaşayabileceği kadar yeni bina yapıldığının altını çizen Dr. Ün, eski binaların yenilenmesiyle 25 yılda sorunun büyük bir kısmının çözülmesi gerektiğini anlatan Dr. Ün, “Deprem dayanıklı bina yapımı, proje aşamasından, malzeme seçimi, malzeme uygulanması ve korunması aşamalarında mutlaka uzman mühendisler tarafından gerçekleştirilmesi gereken bir mühendislik hizmetidir. Herhangi bir aşamada yapılacak bir yanlışlık veya ihmal binanın depreme dayanıksız olmasını doğurur. Günümüzde ne yazık ki bu aşamaların büyük çoğunluğu acımasız piyasa koşullarına terkedilmiştir. Beton üretirken, beton yapılına uygun malzemelerin doğru seçilmesi, doğru karışım hesabının yapılması, doğru karıştırılması, doğru taşınması, doğru yerleştirilmesi, doğru sıkıştırılması, doğru yalıtım uygulanması gerekmektedir. Bunlardan birinde yapılacak hata beton dayanımının olması gerekenden çok düşük olmasına neden olabilmektedir. Özellikle beton yerleştirilmesi sırasında ilave su katılması, betonun dayanımını sağlayıncaya kadar nemli tutulması (sulanması) konularında çoğu zaman yeterli hassasiyeti göstermiyoruz. Bunların hepsi bize daha sonra facia olarak dönüyor. Bilerek demirin eksik koyulması, beton dayanımının projesinden düşük dayanımlı dökülmesi, düşük dayanımlı betona uygun raporu verilmesi, çimentonun az katılması, paspayına dikkat edilmemesi, yalıtımın göstermelik yapılması, yapılmış binaya sonradan proje çizilmesi gibi konuların bunca depremden ve yaşadığımız acılardan sonra hala var olduğunu düşünmek bile istemiyorum. Yapı denetim bir binada basit inceleme yapıp evrak tamamlayan kurum değildir. Yapı denetim sizin adınıza binadaki imalatları kontrol eden, hata, eksik varsa tespit eden ve düzelttirmesi gereken kurumdur.” dedi
EĞİTİM, DENETİM, CEZALANDIRMA
Türkiye’de ve Denizli’de depreme dayanıklı binalar, şehirler inşa edilebilmesi için yapılması gerekenleri üç ana başlıkta toplanabileceğini, bunların “Eğitim", "Denetim" ve “Cezalandırma" olacağına dikkat çeken Dr. Ün, “Bu üç uygulamadan eğitim işi büyük ölçüde üniversitelere, denetim ve cezalandırma işleri de yine büyük ölçüde Çevre, şehircilik ve iklim değişikliği Bakanlığı'na kalmıştır. Meslek odaları ise bu anlamda sistemin dışındadır. Hâlbuki meslek odaları üyelerinin üniversite sonrası eğitimlerinde hatta halkımıza verilecek yaygın eğitimlerde rahatlıkla görev almalıdırlar. Mekân ve imkanları bunun işin yeterlidir. Ayrıca üyelerinin denetimini ve gerektiğinde cezalandırmasını da yapabilmelidirler. Şu anda bu anlamda ciddi bir oluşum yoktur. Hatta bu görevleri meslek odaları üzerlerine almak istemeyebilirler. Çünkü bu çok ciddi bir sorumluluktur. Beklenen bir depremden sonra saydığım üç görevi yapan herkes sorumlu görülecektir. Bu yüzden meslek odaları güvenli, düzenli ve modem şehirler için sistemin içerisine mutlaka girmeliler ve karar masalarında mutlaka bulunmalıdırlar. Eğer bu anlattıklarımı yapmazsak, yapamazsak. Televizyonun karşısına geçer “Japonya’da 8 büyüklüğünde deprem olmuş. Bir bina bile yıkılmamış. Bir kişinin bile burnu kanamamış. Vay be. Adamlar bu işi biliyor. Biz de öyle mi 6-7 büyüklüğünde depremlerde bile binalar yerle bir oluyor. Deriz, demeye de devam ederiz. “ dedi