İnsan olmak nedir sorusuna ben “sanattır” diye yanıt verenlerdenim. Bugünkü köşemde, insan olabilmekle ilgili gözlemlerimi ve düşüncelerimi paylaşmak istedim sizinle..
Neden mi?
İnsanlık gün geçtikçe gözden kaybolmaya başladığı için..
Kaybolmadan yakalayıp geri getirebilmek, onu baş köşeye oturtabilmek ve insanları harekete geçirebilmek için!.
İnsan olarak doğmuş olmak, insan olmaya yetmediği için..
Çünkü manevi özelliklerle desteklenmeyen bir bedenin ağaçtan farkı olmaz. Çünkü insanı insan yapan şey, onun içinde taşıdığı yüce duygulardır. Bu yüce duyguların başında diğer insanları sevmek, diğer insanların haklarına saygı duymak , hoşgörüye sahip olmak , doğru ve dürüst olmak, darda kalana el uzatmak, merhamet ve şefkat gibi nitelikler sayılabilir.
Hiç kimse kusura bakmasın ama, bu duygu ve eylemlerden uzak olan iki ayaklı bir beden için ben “insan” terimini kullanamam..
Bu duygu ve düşüncelerimden sonra, pazara giderken ve pazarda yaşadığım bir iki örnekle, iki ayaklı olup da insan olamamış ve gerçekten insanlığı tüm hücrelerinde taşıyan kişilere örnek vermek istiyorum.
Benim evime en yakın olan Pazar yeri Pelitlibağ semt pazarı. Perşembe ve Pazar günleri kurulan bu pazara gitmek için, dün sımsıkı giyinip Pazar arabamı da yanıma alarak yola düştüm..
Ne kadar sıkı da giyinseniz, kuru ayaz dondurucuydu..
Tam Pazar yoluna girmişken, pazardan evlerine döndükleri belli olan bir çift bana çarptı.. Pazar arabam bir yana kendim bir yana savruldum.
Yerden kalkıp Pazar arabamı alırken, bana çarpıp geçen çifte baktım.. Bırakın özür falan dilemeyi, hiçbir şey yokmuş gibi sohbetlerine ara bile vermeden konuşup gülüşerek yürümeyi sürdürüyorlardı.. İşte size adı toplumda insan olan, ama insan olmayı başaramamışlara iki örnek..
Sadece uzun uzun arkalarından baktım ve “yazıııııııık!” diyerek yoluma devam ettim.
Pazar yerinde alış verişimi yaparken, taze soğan ve maydanoz satan bir amcaya ilişti gözlerim.. Bazı Pazar esnafı yaktıkları tahta kasalara ellerini uzatarak ısınmaya çalışırken, o morarmış ellerini ağzına götürüp hohlayarak ısınmaya çalışıyordu. Üstündeki ince ceket ise, ısıtmak bir tarafa daha da üşümesine neden olur gibiydi. O tarafa yürüdüğümde, yaşlı amcanın tezgahının başında bir kadın daha gördüm. Bir bağı 1,5 lira olan taze soğanı 1 liraya almak için adamcağıza ağız dolusu bağırıyor ve “—Her yerde 1 lira adam mı kazıklıyorsun?” diye söylenip duruyordu.. Arka arkaya yaşadığım bu insanlık dışı durumlara daha fazla dayanamadım.
Kadına dönerek “—Bayan biraz insaf, biraz insaf yahuuu.. Adamcağızın soğuktan eli ayağı morarmış. Sabahtır iki soğan iki maydanoz satıp da evine ekmek parası götürecek. Sen 50 kuruşun derdinde misin? Markete gitsen aldığın her şeyi gıkın çıkmadan öder geçersin. Git 1 liraya nerede gördünse oradan al madem.. Amcayı da daha fazla rahatsız etme!.” diyerek tepkimi dile getirdim.
Kadın söylenerek uzaklaşırken, adamcağızın gözlerine baktım dolu dolu olmuştu. Ellerine baktım pençe pençe morluklar artmıştı. Bana taze soğan ve maydanoz verirken tezgaha bir adam yaklaştı..
Önce yaşlı pazarcı amcaya baktı, ardından iki demet maydanoz istedi. Amca maydanozlara uzanırken, birde baktım yanımdaki adam ellerindeki eldivenlerini çıkarıyor..
Amca kendisine maydanozları uzatırken, o da eldivenlerini amcaya uzatmış şöyle diyordu :”---Amca çok üşümüşsün belli. Ellerin de mosmor olmuş. Bunları giy lütfen. Ben 5-10 dakika sonra sıcak evimde olacağım. Evimde başka eldivenlerim de var. Ama sen burada üşümeye devam edeceksin.. Ne olur giy bunları. Yoksa içim rahat etmez!” diyerek eldivenleri yaşlı adamın eline tutuşturup hayırlı işler dileyerek ayrıldı oradan…
Şahit olduğum bu olayın ardından, ünlü Şair Ahmet Selçuk İlkan’a ait olan
: “Durup durup bana sorma.
Bunu bilmek olay değil..
İnsan doğduk insan ama,
İnsan olmak kolay değil!.
Yüreğinde sevgi yoksa,
Gözlerinde şefkat yoksa,
Dünyalar da senin olsa,
İnsan olmak kolay değil!” dizeleri beliriverdi gözümün önünde..
Şairimizin mısralarında dile getirdiği gibi, insan olmak bir meziyet ve bir sanattır. Bu sanatın kurallarını da iyi öğrenmemiz ve uygulamamız gereklidir.
Hepinize insani duygulara sahip bir ömür dileğiyle, “insana rast gelesiniz” diyorum.
Sağlıcakla kalın!