Ortak değerler farklılıklarımızdan çok daha fazlasıdır aslında. Kişiselleşmiş, bencilleşmiş ve değerlerini kaybetmiş bir toplum yok olmaya mahkumdur çünkü ortak değerler kültüre bir köprüdür. Kültür ise toplum olmanın temel şartıdır. Herkes adalet ister ya da güven.
Peki neden bu değerler istenirken bu eksikliğin nedeni düşünülmez? Vicdan ve merhamet eksikliği adaletsizliğe yol açar. Bu değerlerin yokluğu adaletsizliği doğurur, toplumda kargaşa ve düzensizlik meydana gelir. Toplumun düzeni bu değerlere endekslidir.
Peki ya ahlak ? Ülkemizdeki ahlak anlayışının tek düze ve sığ kalıplar içerisinde olması üzücü. Ahlak denilince sanki kadında bulunması gereken bir özellik gibi algılanması en üzücü olanı.
Günümüzde kadına şiddetin artması ve kadının yanlış yorumlanan ahlakın kurbanı olması varılan bir diğer nokta. Oysa ahlakın cinsiyeti olmamalı. İşini düzgün yapmak, haksızlık yapmamak, yerlere çöp atmamak da ahlaktır yani değerlerimizi doğru anlayıp bir kalıba sığdırmamak gerekir.
Peki ya hangi farklılıklara hoşgörü ile yaklaşıp saygı duyabiliyoruz? Bizden olmayan ve bize benzemeyen her şeyi yok sayıyoruz. Siyah ve beyaz birleşip bir takım olabiliyorken neden insandaki bu anlayışsızlık? Gökkuşağını muazzam yapan şeyin farklı renklere sahip olmasıyla alakalı olduğunun farkında değiliz.
Güven, kaybettiğimiz bir diğer ortak değerimiz. Bu çağın genel sorunu ve güvensizlik bizi birbirimizden uzaklaştıran bir diğer unsur. Güven duygusundan uzaklaştıkça biz kavramını da yitirmekteyiz ne yazık ki.
Peki ya sevgi her kapıyı açarken neden içimizdeki bu nefret? ‘Sevgide güneş gibi ol’ diyen Hz Mevlana’yı mı doğru anlamadık ya da ‘Kadınlar size Allah’ın emanetidir’ diyen Hz Muhammed’i mi? Ya da ‘insanlıkta mutluluk insanoğullarının birbirine yaklaşmasıyla, insanların birbirini sevmesi, hepsinin temiz duygu ve düşüncelerini birleştirmesiyle olacaktır’ diyen Atatürk’ü mü? Yok olmaya dağılmaya yüz tutmuş bir toplumun sinyallerini verirken biraz silkelenmek ve değerlerimizde buluşmak temennisi ile…