Denizli Haber - KESK Denizli Şube Platformu Üyeleriyle Birlikte Candoğan Parkı önünde basın açıklaması yapan Dönem Sözcüsü ve Eğitim Sen Şube Başkanı Hüseyin Özdemir, “Ülke gündemi yine şehit haberleriyle yangın yerine döndü. Emekçi halkımızın yoksul evlerine ölüm haberleri ulaştı. Barışın egemen olduğu bir ülke ve dünya için üzerimize düşeni yerine getireceğimizi “barışı” amasız fakatsız bir biçimde savunacağımızı bir kez daha dile getiriyoruz.Terörü lanetliyor emekçi halkımıza başsağlığı diliyoruz” dedi.
“ZORLU BİR YILI GERİDE BIRAKTIK”
Zam yağmuru ile başlayan ve bu yağmurun her ay şiddetlenerek kasırgaya dönüştüğü zorlu bir yılı geride bıraktıklarını belirten Özdemir, “Ülkeyi yönetenler “işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik” nutukları atsa da maaşlarımızın hızla buharlaştığı bir süreci yaşamaya devam ediyoruz.
Çünkü bu ülkede yıllardır maaşlarımız TÜİK vasıtası ile açıklanan enflasyona göre artırılıyor. TÜİK ise açıkladığı rakamlarla çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız enflasyonun en az yarısını bir kara delik gibi yutuyor. İşçisinden, asgari ücretlisine kamu emekçisinden emeklisine hepimizin ücret artışlarında TÜİK’in bu sanal verileri temel alınıyor. Yani TÜİK emeği ile geçinen tüm kesimlerin maaş artışında patron konumuna gelmiş bulunuyor. Dolayısıyla yaşadığımız gerçek hayat pahalılığı ile TÜİK’in sanal enflasyonu arasındaki makas büyürken satın alma gücümüz her geçen gün düşüyor, yoksulluğumuz artıyor. Her yıl aynı oyun sahneleniyor. İktidar sözcüleri 3 Ocak’ta açıklanan verilerden sonra hiç sıkılmadan “yıllık enflasyon %64,77 oldu. Hedeflediğimiz %65’in altında kaldı” diyorlar. Kısacası yılın başındaki enflasyon hedefini kademe kademe 2,5 kat artıranlar, yılın sonunda bu hedefin altında kaldık diyerek hepimizle dalga geçiyorlar. Oysa ülkemiz TÜİK’in bu sanal rakamlarına göre bile enflasyonu en yüksek ülkeler sıralamasında liderliği kimseye bırakmıyor. Yeni yıla girdik. Ama değişen bir şey yok. Zam yağmuru temel tüketim maddelerinden, gıda ürünlerine, akaryakıt ürünlerinden tekel ürünlerine kadar iğneden ipliğe sürüyor. Bu koşularda Ocak 2024 itibari ile altı aylık enflasyon farkı (%29,78) artı toplu sözleşme artışı (%15) ile maaşlarımızın toplamda %49,25 artacak olması büyük bir müjde gibi sunuluyor.Oysa bu “müjde” koskoca bir yalandan ibarettir. Çünkü ücretlerde enflasyon oranında artış demek dünyanın her yerinde sıfır zam demektir. Yaşanan gerçek hayat pahalılığının suni TÜİK rakamları ile yarı yarıya düşük gösterildiği Türkiye’de ise bunun anlamı emekçilerin cebinden çalmaya devam etmek demektir. Nitekim bugün aldığımız maaşlar, elimizdeki bordrolar yıllardır sürdürülen bu soygun düzenini ispatlamaktadır” diye konuştu.
“GELİR VERGİSİ BİRİNCİ DİLİM ORANI %15 TEN %10’A DÜŞÜRÜLMELİ”
Buna göre: Ortalama kamu emekçisi maaşının eş ve çocuk yardımı dahil 35 bin TL’de kaldığını ifade eden Özdemir,
Üstelik 2023 yılı temmuz ayında geçilen “yeni maaş rejimi” ile bu tutarların 12 bin TL’si “seyyanen ödenek” 5 bin TL’si ise “ek ödeme” adı altında taban aylığa yansıtılmayacak tutarlardır. Kısacası cebimize giren maaşın yarısı emekli aylığımıza yansıtılmayacaktır. Mevcutta 7.500 TL olan en düşük emekli aylığının ne kadar artacağı ise hala belirsizdir. Eğer altı aylık enflasyon (%37,6) artışı uygulanırsa en düşük emekli aylığı 10 bin 320 TL’ye çıkacaktır. Bu nedenle geçtiğimiz yıl sefalete itilen milyonlarca emekli bu rakama refah payı eklenmesini bekliyor. Ama %10 refah payı dahi eklense en düşük emekli maaşı 11 bin TL ile açlık sınırının da asgari ücretin de altında kalacaktır. En önemlisi önümüzdeki günlerde de TÜİK sahte enflasyon rakamları açıklamaya devam ettikçe, adaletsiz gelir vergisi dilimleri sürdükçe, TL döviz karşında değer yitirdikçe bugün yapılan artışların bir iki ay içinde hiçbir karşılığı kalmayacaktır. Hepimizin maaşları sefalet düzeyine daha fazla yaklaşacaktır. Bizler sefalette eşitlenmek değil, hak ettiğimiz refahta birleşmek istiyoruz. Bunun için: Öncelikle tüm kamu emekçilerine bugün için 12bin 147 TL olarak verilen seyyanen ödeneğin taban aylığa dâhil edilmesini istiyoruz. Ardından en düşük kamu emekçisi maaşının 50 bin TL’yi aşacak şekilde yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını istiyoruz. Bu rakamın her üç ayda bir yoksulluk sınırında yaşanan artışa göre güncellenmesini, üzerine açıklanan büyüme rakamlarının refah payı olarak eklenmesini istiyoruz. En düşük emekli aylığının 16 yıl önceki seviyeye yani net 18 bin 700 TL’ye çıkarılmasını istiyoruz. Gelir vergisi birinci dilim oranının %15 ten %10’a düşürülmesini, yoksulluk sınırına kadar olan ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini istiyoruz. Tüm kamu emekçilerine ücretsiz öğle yemeği istiyoruz. İşyerinde yemek çıkmayan kamu emekçilerine aylık 4 bin TL yemek yardımı verilmesini istiyoruz. Buradan tüm kamu emekçilerine sesleniyoruz. Gelin yıllardır tekrarlanan bizi her geçen gün sefalete iten bu oyuna artık dur diyelim.TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarına da iktidarın “refah payı” aldatmacalarına da kanmayalım. Yıllardır hepimize kaybettiren bu yoksulluk ve sefalet düzenine karşı insanca yaşayacak ücret, güvenceli iş, güvenli gelecek için omuz omuza verelim. Başta basın emekçileri olmak üzere tüm katılımcılara KESK Denizli Şubeler Platformu olarak teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.