GÜNÜN İÇİNDEN

Tasarrufa “evet” ama eğitimde tasarrufa “hayır”

Türk Eğitim-Sen (TES) Genel Başkanı Talip Geylan, sınıfta öğretmen yok ise eğitime yapılan yatırımların hiçbir anlamı olmayacağını söyledi.

Abone Ol

Denizli Haber - TES Denizli Şubesi tarafından piknik etkinliği düzenlendi. Karataş piknik alanında düzenlenen pikniğe TES Genel Başkanı Talip Geylan, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)    Denizli İl Başkanı Mehmet Ali Yılmaz, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı İl başkanı Özgür Solak, Kamu Sen İl Temsilcisi ve TES Şube Başkanı Emre Erdoğan,  Kamu Sen’e bağlı sendikaların   başkanları   ve kalabalık bir sendika üyeleri katıldı. Etkinliğin açış konuşmasını yapan TES Şube Başkanı Emre Erdoğan katılımcılara teşekkür etti.

“TÜM OKULLARIMIZA YARDIMCI HİZMETLİ VE YARDIMCI PERSONEL TAHSİS EDİLSİN!”

Etkinlikte konuşan TES Genel Başkanı Talip Geylan, Yardımcı hizmetli çalışanlarının sorunlarına değindi.  Genel Başkan Talip Geylan, “Eğitim; yöneticisi, öğretmeni, memuru, yardımcı hizmetlisi bütün olarak sunulan bir hizmettir. Ancak okullarımızda çok ciddi derece yardımcı hizmetli personel açığı var. Bilindiği gibi geçtiğimiz yıllarda TYP İŞKUR üzerinden 80 bin personel alımı olmuştu. Bu sene de Milli Eğitim Bakanlığı İŞKUR ile protokol imzalayarak, 120 bin personel istihdam edeceğini söyledi. Protokole göre; okullarda çalışacak personelin ilk ay haftada 5 gün, takip eden aylarda da 3 gün çalışacağı ifade edildi.  Milli Eğitim Bakanlığı’na sesleniyorum: Haftada üç gün çalıştıracağınız personelin yapacağı işlerin geri kalanını diğer iki günde kim yapacak? Yardımcı hizmetler personelinin yapacağı görevleri, öğretmen, öğrenci, yönetici imece usulü el ele vererek mi yapacaklar? Ve protokole göre söz konusu personele aylık ortalama 8.000 TL ödeme yapılacak! Asgari ücretin yarısı bile etmeyen aylık 8 bin liraya personeli nereden bulacaksınız? Hadi buldunuz diyelim, bu ayıbı ülkemize nasıl yakıştırıyorsunuz? 8 bin liranın üzerinde eksik kalan meblağ okul aile birliği hesaplarından karşılanır şeklinde gayri resmi telkin ve talimatlarla yönlendirdiğiniz okul yöneticilerinin ‘veliden para topladığı’ için tepesine çökmeyecek misiniz? Bu noktada, Mili Eğitim Bakanlığı pansuman tedbir olarak protokolü yenilemeli, tam zamanlı haftanın beş günü okulda çalışacak şekilde personel istihdamını sağlamalıdır. Asgari ücretin üzerinde de bu çalışanlara ücret ödenmelidir. Okulların temizlenmesi, her gün eğitim öğretime hazır olması için yardımcı hizmetli personeli ihtiyacı kaçınılmazdır. Okul öncesi ve tüm okullarımıza kadrolu yardımcı hizmetli personeli tahsis edilmelidir. İlkokul, ortaokul ve lise düzeyinde 691 bin 764 derslik var. Bu okulların temizlenmesi, her gün eğitim-öğretime hazır olması için personel ihtiyacı kaçınılmazdır. Bilindiği gibi okul öncesi sınıflarda teneffüs hakkı yok. Öğretmen sabah derse girer ve son ders zili çalana kadar sınıftan çıkamaz. Mesela, çocuğun bir ihtiyacı olduğunda çocuğun yanında kim gidecek ya da diğer çocuklar sınıfta yalnız kalacak, herhangi bir durum olduğunda öğretmen sorumlu tutulacak! Dolayısıyla bu sorun mutlaka giderilmelidir” dedi.

“ÜNİVERSİTELERİMİZDE MÜLAKATIN İŞLEVİ “SIFIRA”  İNDİRİLMELİDİR” 

Üniversite idari personelinin sorunlarına da değinen Genel Başkan Geylan, “İdari personelin nakil ve görevde yükselme sorunları var.  Defalarca Türk Eğitim Sen olarak Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na gönderdiğimiz yazılarla, yükseköğretim kurumlarında çalışan idari personelin diğer yükseköğretim kurumlarına isteğe bağlı yer değişikliği, mazeret durumuna bağlı yer değişikliği ve becayiş yapabilmelerine imkân sağlayacak şekilde gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını istedik. YÖK tarafından yapılan merkezi yazılı görevde yükselme sınavını olumlu buluyor ve destekliyoruz. Fakat istisnasız tüm üniversitelerimizin bu sürece dahil olmasını istiyoruz. Ancak, bilindiği gibi üniversitelerimizde de devam eden süreçte mülakat uygulaması var. 2019 yılında bazı üniversitelerde yazılı sınava mütenasip puan verildi ama bazı üniversitelerde takdir hakkı kullanılması söz konuş oldu. Talebimiz mülakatın işlevinin sıfıra indirilmesi ve tüm üniversitelerin yazılı sınav sonuçlarına göre atamalar yapılmalıdır ” diye konuştu.

“EĞER SINIFTA ÖĞRETMEN YOK İSE EĞİTİME YAPILAN YATIRIMLARIN HİÇBİR ANLAMI OLMAZ

Eğitimin öncelikli ihtiyacının öğretmen olduğuna dikkat çeken Geylan, ücretli öğretmen çalıştırılmayacak şekilde öğretmen ataması yapılması gerektiğini söyledi. Geylan, “20 bin öğretmen ataması hiçbir derde deva olmayacaktır. Bu sayı geçen yıl emekli olan öğretmenlerimizin oluşturduğu boşluğu dahi doldurmaya yetmeyecektir.  Bakınız;  geçen öğretim yılında 79 ilde 101 bin 350 norm açığı, vardı. Yine 79 ilde 72 bin 723 ücretli öğretmen çalıştırıldı. Tüm bu gerçekler ortada iken, MEB sadece 20 bin öğretmen atamasıyla 2024-2025 eğitim öğretim hayatına başlıyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bilindiği gibi Milli Eğitim Bakanlığı iddialı bir çıkış yaparak, ‘Türkiye Yüzylı Maarif Modelini’ hayata geçirdi. Dilerim ki çok başarılı olur. Ancak eğitimde ortaya konulan hedeflere ulaşılabilmesi için öncelikle eğitimin ihtiyaçları giderilmelidir. Eğitimin öncelikli ihtiyacı da öğretmen açığının giderilmesidir. Eğer sınıfta öğretmeniniz yok ise eğitime yapılan yatırımların hiçbir anlamı kalmaz, müfredat dahilortaya konulan hedeflere, arzu edilen kazanımlara ulaşamazsınız. Bu noktada Milli Eğitim Bakanlığı’nın alacağı tedbirlerin başında öğretmen açığını gidermek olmalı, ücretli öğretmen çalıştırılmak zorunda kalmayacak sayıda öğretmen ataması yapılmalıdır. Çünkü, eğitimde yapılan tasarruflar nedeniyle ortaya çıkacak arazların etkileri on yıllara sirayet ediyor. Dolayısıyla telafisi olmaz. Tasarrufa EVET ama eğitimde tasarrufa HAYIR” şeklinde konuştu.

MÜLAKAT SONUÇLARI

Mülakat uygulamasının sakıncalarını anlatan Genel Başkanımız Talip Geylan, mülakat inadından vazgeçilmesi gerektiğini ifade etti. Mülakatın etkisinin sıfıra indirilmesi gerektiğini söyleyen Geylan; “Uzun yıllar sonra ilk defa öğretmen ataması yapılmadan bir eğitim öğretim yılına başlandı. Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin, ‘Mülakatlara açılan dava nedeniyle şu an 20 bin öğretmenle alakalı süreç uzamış durumda’ diyerek gecikmenin sorumluluğunu sendikalara yükledi. Kamu yönetiminin, sanki her mahkeme sonucunu bekliyormuş gibi öğretmen atamalarında mahkeme sonucunu bekleyeceği tuttu! Haftalar öncesinde Türk Eğitim-Sen olarak, Milli Eğitim Bakanlığı’na bir çağrıda bulunarak; ‘Evet, Danıştay’da yürütülen hukuki süreç var ancak Danıştay ne karar verirse versin, süreci kesintiye uğratmayacak şekilde mülakatlarda tüm adaylara KPSS puanına mütenasip puan verilsin ve 20 bin genç meslektaşımız okulları ile buluşsun.’ dedik. Ama galiba uyarılarımız duyulmadı! Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, mülakat noktasında ısrarcı bir tavır sergiledi. Bir de sahayı ‘Mevcut yönetmelikte yüzde 100 mülakat notuyla atama yapacağımıza dair bir madde var. Biz onu yüzde 50, yüzde 50 olarak dönüştürdük’ algısı ile yönetti. Bu ifade matematiksel olarak doğru olabilir ancak gerçekler bu şekilde değildir. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı zaten 2018 yılından bu tarafa yapılan öğretmen mülakatlarında adaylara KPSS puanını veriyordu. Bu uygulama ile aslında mülakatın etkisini sıfıra indirmişti. Ancak Sayın Bakan, ‘yüzde 50 mülakat, yüzde 50 KPSS puanı ile atama yapılacak’ açıklamasının ardından kartlar yeniden dağıtıldı.  Türk Eğitim-Sen olarak her zaman şunu ifade ediyoruz: Mülakatın olduğu yerde adaletin sağlanması mümkün değildir. Hiçbir zaman; “siz mülakat yaparken kul hakkı yiyeceksiniz, bir kısım adayları kayıracaksınız, onlarsa yüksek puan vereceksiniz” demedik. Ama iddia ediyorum. Aynı adayı iki farklı komisyona mülakata alın, verilecek puan birebir aynı olmayacaktır. Çünkü mülakat komisyonu üyelerinin bilgi birikimi, duygu durumu, formasyonu, hatta o günkü psikolojik durumu dahi takdirini etkileyen unsurlardır. Velhasıl, mülakatı ne şekilde yaparsanız yapın, adaletin sağlanacağını iddia etmek gerçeğe aykırıdır. Nitekim, 20 ilde mülakatlar yapıldı. Adaylara kimi yerde 5 puan fazla, kimi yerde KPSS puanının aynısı, kimi yerde 20 puan fazla verilmiş. Bu noktada mülakatlarda adalet sağlanacak, mülakatlarda hak yenilmeyecek asla diyemezsiniz.” ifadelerini kullandı.

“MÜLAKAT SONUÇLARININ AÇIKLANMAMIŞ OLMASININ FATURASININ SENDİKALARA KESİLMİŞ OLMASI DOĞRU DEĞİLDİR!”

Genç öğretmen adaylarının daha fazla bekletilmemesi gerektiğini kaydeden Geylan,  “Sayın Bakan mülakat sonuçlarının açıklanmamış olmasının faturasını sendikalara kesiyor ama bu doğru bir yaklaşım değil. Çünkü, Türk Eğitim-Sen olarak 2005 yılından bu tarafa mülakatın olduğu her düzenlemeye karşıyız, iptali için de yargıya başvuruyoruz. Kaldı ki bundan sonraki süreçlerde de başvuracağız. Dolayısıyla sendikaları bu durumdan asla mesul tutamazsınız. Madem atamaların gecikmesini istemiyorsunuz, o halde 2018 yılından bu tarafa yapıldığı gibi adaylara KPSS puanının aynısının verilmesi uygulaması devam ettirin. Bu şekilde Danıştay’ın kararı ne olursa olsun atama süreci etkilemeyecektir. Diyelim ki Danıştay 3 ay ya da 6 ay sonra karar verdi. Ne olacak? Hadi karar verildi diyelim takip eden süreçte adayların birkaç ay güvenlik soruşturması devam edecek, genç meslektaşlarımız o süreyi beklemek durumunda kalacak! Böylece 2023 yılında KPSS’ye girmiş bir aday yüksek puan alıp atama hakkını kazanmasına rağmen bir buçuk sene göreve başlayamamış olacak. Daha da kaç ay bekleyeceği de belli değil. Bu noktada yapılması gereken bellidir: Milli Eğitim Bakanlığı tüm adaylara KPSS puanına mütenasip mülakat puanı vermelidir” dedi.