Tarafsızlık nedir? Allah aşkına...

Bugünlerde bir "tarafsızlık" sözü almış başını gidiyor.

 

Tarafsız nasıl olunur?

Bir kişi tarafsız olduğunu nasıl belli eder ve hatta ispat eder?

 

Son günlerdeki tarafsızlığın ispatı bir siyasi partiye üye olmamak...

Yani, kağıt üzerinde bir siyasi partiye üye iseniz taraflı,

Kağıt üzerinde üye değilseniz taraflı değilsiniz öyle mi?

Hatta siyasi parti üyeliğinden istifa edince taraflı iken, oluyorsunuz öyle mi?

 

Cumhurbaşkanı ve diğer kamu görevlilerinden bahsediyorum...

 

Bir derneğin seçimlerine katılmıştım.

Seçimde iki taraf vardı.

Kongrede tek liste olarak seçime katılma teklifi gündeme geldi.

Bunun için ifade edilen bir öneriye aklıma geldikçe hala gülerim.

Teklif şuydu:

7 kişilik yönetim kuruluna 3 sizden üye, 3 bizden üye olsun...

Bir tane de tarafsız başkan olsun. O da üniversite hocalarından şu isim olsun...

Tarafsız denilen kişi üniversite hocasıydı, doğru...

Ama o kişi o grubun liderliğine soyunan bir kişiden başkası değildi...

Kağıt üzerinde herhangi bir partiye üyeliği yoktu ama o grubun tarafı olduğunu herkes biliyordu...

 

Gerçekte taraf tutma gönül ile alakalıdır.

Futbolda olduğu gibi taraftar hatta fanatik taraftar olmak için kayıtlı olmaya gerek yoktur... Acaba Türkiye'de takım tutuyorum diyenlerin yüzde kaçı o takıma resmi olarak üyedir...

 

Cumhurbaşkanı tarafsız olacak denirken aslında "Yıllardır gönülden bağlı olduğun siyasi görüşten ayrıl deniyor. Bunu yapmak için istenen tek şey, siyasi parti üyeliğinin olmaması, varsa istifa dilekçesi verilmesi...

 

Peki bu kişi siyasi görüşünden vazgeçer mi?

Elbette ki hayır...

Sadece kendi kendimizi kandırıyoruz...

 

Mesela partisinden istifa eden 8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal, partisi ile irtibatını gönülden kesti mi?

Ya da 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel partisinden istifa edip Cumhurbaşkanı olunca partisinin ilkelerine ters bir karar aldı mı?

Peki,  kağıt üzerinde hiçbir partiye üye olmayan 10. Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, tamamen tarafsız mı davrandı? Bugün Ahmet Necdet Sezer'i beğenen ve savunanlara ile onu beğenmeyen ve eleştirenlere baktığınızda hangi taraf olduğunu çok net görürsünüz.

 

Bunların yanında bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum.

Daha önce Cumhurbaşkanını kim aday gösteriyor ve seçiyordu? Meclisteki milletvekilleri...

Peki iktidarın aday gösterdiği kişinin dışında birisinin Cumhurbaşkanı olma şansı var mı? Hayır... Geçmişte en kötü Cumhurbaşkanının seçilemediği zamanlar olmuş. O da zaten ülkeyi kaosa götürmüş.

 

Geçmişte seçildiği durumlara bakarsak; iktidarın aday gösterdiği ve seçtiği bir kişi sizce iktidarın aleyhine bir karar alır mı? Ya da iktidar kendi tarafında olmayan birisini Cumhurbaşkanı adayı yapar mı?

Bunu bilmek için 18 yaşında olmaya bile gerek yok.

Seçtirmezler...

 

Devletin üst makamına bir kişi seçiyorsunuz. Bu kişinin kimseye bir minnet borcu olmaması gerekir. Hepimiz insanız... Bu minnet borcu da her zaman Cumhurbaşkanının yüzüne vurulur.

"Seni biz oraya getirdik"... Bu cümle söz ile ifade edilmese bile bu beden dili ile çok güzel ortaya konur. Bence Ahmet Necdet Sezer ile Bülent Ecevit arasındaki bu durumun ortaya çıkardığı bir çekişmedir. İki başlılıktır. Binbaşının generale emir vermesidir.

 

Şu anda da durum çok da farklı değildir. Yine Cumhurbaşkanını siyasi partiler aday gösterir ve seçilmesi için çalışırlar. Mesela Ekmelettin bey, Cumhurbaşkanı seçilseydi, acaba nasıl bir Cumhurbaşkanı olurdu?

 

Aslında yıllardır yaptığımız "Cumhurbaşkanı gibi bir makama, iki yüzlü ol" demektir. Herkesin gönlünde bir taraf mutlaka vardır. Bırakın, Cumhurbaşkanı da herkesin bildiği tarafını söylesin. 16 Nisan'da evet çıkarsa; Cumhurbaşkanlarımız böyle bir kötü durumdan kurtulmuş olacaktır.

 

Peki Cumhurbaşkanı nasıl olmalı?

Johann Wolfgang von Goethe'nin çok sevdiğim ve bana bu konuda ışık tutan bir sözü var. O da şu:

“I can promise to be sincere, but I cannot promise to be impartial.”

 

Bir şeye söz verebilirim, ama tarafsız olmaya söz veremem diyor. O birşey için "sincere" kelimesini kullanıyor, İngilizce bilenler bu kelimenin "sincerely yours" olarak mektuplarda kullanıldığını bilirler.

 

"sincere" kelimesi Türkçemizde "Samimi, Gerçek, Dürüst, Doğru, İçten, İçi dışı bir"

 

 içten, dürüst, gerçek, candan, doğru, içi dışı bir" anlamlarına geliyor...

 

Yani Goethe:

"Tarafsız olmaya söz veremem, Ancak Samimi, Gerçek, Dürüst, Doğru, İçten, İçi dışı bir olmaya söz verebilirim" diyor...

 

Biz Cumhurbaşkanımızdan ne istiyoruz "Kağıt üzerinde tarafsız olsun"

 

Bence en doğrusu şudur:

Bırakın da;  Cumhurbaşkanı tarafını açıkça ifade etsin.

 

Ancak;

Samimi,

Gerçek,

Dürüst,

Doğru,

İçten,

İçi dışı bir

Olsun...

 

Dostlukla

4.04.2017

[email protected]