İstanbul Ortaköy’de Boğazın kenarında 2017’ye eğlenerek girmek isteyenlere yönelik yapılan saldırı sonrasında yazdığım tepki yazısında, bütün dünyanın Deaş hakkında, ‘’Bunlar kim, neyin nesi?’’ diye sorduğunu belirtmiştim. Şimdi ‘’Bunlar bizden ne istiyor?’’ diyen okurlara resmi daha görünür hale getirme zamanı;

 

Yazıda 2016 Pulzer ödülünü kazanmış olan Joby Warrick’in Siyah Bayraklar isimli kitabından faydalanıldığını belirtip devam edelim;

 

Kuzey Ürdün’ün Zarka Şehrinde 1966’da doğan Hasan El Zerkavi, 1980’lerde Afganistan’da Ruslara karşı savaşarak sahneye çıktı. Ürdün’e geri döndüğünde amacı Afgan Mücahitlere benzer bir örgüt kurmaktı.

 

El Muhammed el Makdisi Liderliğindeki dini motifli Terör Örgütü mensuplarıyla, daha ilk eylem denemesinde 1994’te tutuklanıp El Cafer Hapishanesine girdi. Ürdün Kralı Hüseyin ölünce yerine geçen Abdullah, dini gruplarla sorun yaşamak istemediğinden 29 Mart 1999’da Zerkavi’yi serbest bıraktı.

 

Zerkavi, Pakistan’a eski Afgan Mücahitlerinin yanına gitti. Ancak köprünün altından çok sular geçmiş, Mücahitler, El Kaide olmuşlardı. ABD’de yaşanan 11 Eylül saldırılarının ardından Kuzey İttifakının saldırıları Taliban’ı dağıtmış, gelişen olaylar Pakistan’da tutunmayı zorlaştırmıştı.

 

İran’ın transit geçişe izin vermesiyle Arap kökenli örgüt mensupları, ABD koruması altındaki Kuzeydoğu Irak’taki küçük bir bölgeye göç ettiler. Söz konusu bölgede Ensar El İslam adındaki Sünni Arap bir gruba dâhil oldular. El Kaide’deki tecrübesi nedeniyle Zerkavi, grubun liderliğine yükseldi.

 

Diğer taraftan Afganistan’daki işini bitiren ABD, Irak’ı işgal etmeye hazırlanıyordu. Birleşmiş Milletlere, Saddam’ın asla ispatlanamayacak Nükleer ve Kimyasal silahları olduğu iddiasını sundu. Saldırıda haklılığını desteklemek için El Kaide’nin ırak’ta olduğunu bizzat Dış İşleri Bakanı Colin Powell’in ağzından dile getirdi. Bu sunum, Zerkavi’nin ve ileride DEAŞ olacak örgütün dünyaya duyurulmasını sağladı.

 

Irak işgali başladığında Zerkavi Bağdat’a taşınıp Felluce, Ramadi gibi Sünni aşiretlerin hâkim olduğu bölgelerde faaliyet gösterdi.

 

ABD işgali tamamladıktan sonra, Irak Ordusunu ve Baas partisini dağıttı. Saddam’ın eski ordusunun mensupları Sünni Üçgende Zerkavi’nin örgütünde yer buldular ve isyan başlattılar.

 

Zerkavi, sadece işgal güçlerine değil Şii gruplara da saldırıyordu. Hz. Ali döneminden kalma Necef Camisinde ibadet edenler yönelik bombalı saldırıyı El Kaide de eleştirdi. Zerkavi durmadı, Kerbela’da 2 Mart 2004’te bir milyon Şii Müslüman’ın ortasında büyük patlatmalar gerçekleştirdi. Zerkavi 2006 yılında ölünceye kadar ABD askerlerine ve Şii’lere büyük zararlar verdi. Son derece acımasız saldırılarıyla çevresine cihatçıları toplayan Zerkavi’nin örgütünün adı Irak İslam Devletiydi.

 

ABD özel kuvvetlerinin yoğun baskısı ve Zerkavi’nin ölümünden sonra saldırılarında nispeten azalma görülen örgüt yeni lider arayışındaydı.

 

İslam Teolojisi konusunda doktora yapmış olan Ebu Bekir El Bağdadi üst yönetime getirildi. Bir müddet Kamp Bucca cezaevinde kalmış olan Bağdadi, orada imam olarak ileride örgütün yönetimini teşkil edecek mahkûmları etkilemişti. Bağdadinin liderliğine giden süreçte ABD Askerlerinin Irak’tan ayrılma süreci son aşamalarına gelmişti.

 

ABD özel kuvvetlerinin dron destekli saldırısında iki önemli liderin öldürülmesiyle 18 Nisan 2010’da, eski Baasçılardan ve Zerkavistlerden oluşan konsül, Hacı Ebu Bekir El Bağdadiyi lider olarak belirledi.

 

Bağdadi, Zerkavi’den ve El Kaide’den farklı olarak mevcut yönetimleri devirerek yeni düzen kurmak yerine, sınır tanımadan Halifelik iddiasıyla kurulacak İslam Devletinin başına geçmek istiyordu.

 

Suriye’de 2011 yılında çığırından çıkan olaylar Bağdadi’nin istediği zeminin gelişmesine yaradı. Esat rejimi, kalkışmaların başında, Kaddafi’nin yaptığı hatayı yapıp cezaevlerindeki cihatçıları serbest bıraktı. Amacı dışarıdaki örgütlerin birbiriyle çatışmasını sağlamaktı.

 

El Kaide bağlantılı El Nusra cephesi, Suriye’deki Muhaliflerin içinde en aktif hareket eden gruptu. Halep ve İdlip’te çok etkiliydiler. Cihatçı gruplar, Bağdadi’nin talimatıyla El Nusra’dan ayrıldılar ve 9 Nisan 2013’te Irak Şam İslam Devleti olarak ayrı hareket etmeye başladılar. Rakka gibi 250 bin nüfuslu şehri ele geçirdiler.

 

Yeni adıyla Deaş, Irak’ta Tıkrit cezaevini ele geçirip üyelerini serbest bırakmayı başardı, arkasından Felluce, Samarra ve Musul’u ele geçirdi. Bağdadi 4 Temmuz 2014’te Musul’da El Nuri camisinde Cuma Hutbesi okudu. Yayınlanan görüntüleriyle dünyaya meydan okuyordu.

 

Bu sapkın terör örgütü, Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan, Ürdün ve İsrail topraklarında, yani Levant olarak bilinen Doğu Akdeniz’de sözde Hilafeti yerleştirme amacındadır. Rakka, El Bab, Musul, Samarra ve Felluce gibi şehirleri barındıran, İsrail ve Lübnan’ın toplamından daha büyük toprakları 2014’te Bağdadi’nin okuduğu hutbe sırasında ele geçirmiş, çıkan petrolü satmaktadır.

 

Libya başta olmak üzere, dünyanın her yerinden umutsuz gençler, sözde cihat amacıyla bu şeytan yuvasına koşmaktadırlar.

 

Bütün Dünyanın gözleri önünde büyüyen bu karanlık şer örgütü, binlerce sivilin canına kıymış, on binlercesini sakat bırakmış ve yüz binlercesini evlerinden etmiştir.

 

Yakın komşularımızda yaşanan işgal ve kargaşanın ürünü olan bu cani sürüsü, kirli kanını, güzel yurdumuza sıçratmak istiyor.

 

Onları iyi tanımalı ve aydınlık geleceğimiz olan, Cumhuriyetin bekçisi gençlerimizin yolundan çekilmesi için birlik olmalıyız.