Şu anda ülke olarak dünyanın en fazla sığınmacı ağırlayan ülkesi konumundayız. Suriye’deki çatışmalardan kaçarak ülkemize sığınan bu insanların sayısının, bu yılın sonunda 4 milyon küsura ulaşacağını yapılan açıklamalardan biliyoruz.

Ben bugünkü köşemde, bu olayı objektif olarak kendi gözümden sizlerle paylaşmak istedim.

Hükümetin Suriyelilere kucak açmasında, çok değişik faktörler ve etkenler olabilir. Bunlardan birisinin de “oy” düşüncesi olduğunu sanıyorum. Fakat ben olayın politik tarafında değilim. Bu insanlara, ülkemizin kapısını açmasıyla başlayan sosyal sorunlara değinmek istiyorum. Ülkelerindeki savaştan kaçan ve Türkiye’ye 4 yıldan bu yana akın akın gelen bu insanlar, ilk zamanlarda insanlarımız tarafından acınarak ve yardım elleri uzatılarak karşılandı. Çünkü bizim insanımız her zaman için mazlumun yanında olan yapısıyla tanınır. Fakat zaman geçtikçe gerek kültür, gerek düşünce, gerekse davranış farklılığının uyumsuzluğu önce insanlarımızda tedirginlik yarattı. Ardından Türk vatandaşı kendisi işsizken, ekonomik sorunların içinde bunalmışken, terör belası, eğitim, kültür ve sosyal anlamda Arap saçına dönmüş durumları yaşarken, birde her iş yerinde Suriyelilerle karşılaşmak, oturduğu evin bitişiğinde, mahallesinde, yolda, markette, parkta, bahçede, kısacası adım atılan her yerde Suriyelilerle burun buruna yaşamanın tedirginliği içine düştü.

Çünkü ülkemize, evimizin bitişiğine ve her yere girip çıkan bu insanların, ülkelerindeki iç savaşın devam edeceği ve Suriyelilerin başımıza kalacağı gerçeği de yavaş yavaş kavranmaya başladığı için tedirginlik arttı.

Bu tedirginliğin ardında yatan en önemli neden ise, sığınmacıların kim oldukları. Çünkü gelenler içinde hırlı-hırsız, mafya, katil,özel yetenekli casuslar, hatta canlı bombalar var mıdır yok mudur bilinmiyor. Zaman zaman farklı illerde Suriyeli ve Türkler arasında çıkan ve büyüyen kavgalar ise endişe ve korkuları ikiye katlıyor. Çünkü ülkemizde canlı bombalar nedeniyle, bugüne kadar birçok hayatları kaybettik. Bu nedenle insanlar hem korku, hem endişe içindeler..

Geçtiğimiz günlerde Suriyeli bir sığınmacının, kaldığı evde bomba yapmaya uğraşırken patlattığı ve hayatını kaybettiğini de yine haberlerden hep birlikte okuduk.

Öte yandan Suriyelilerin yoğun yaşadıkları illerde, demografik yapıyı değiştirmeleri en ciddi toplumsal etkilerden biri. Bu durum, kimi zaman etnik ve mezhepsel boyutlu kutuplaşmaların doğmasına ya da var olan gerginliklerin körüklenmesine yol açabiliyor. Bu ihtiyaçlar karşılanmadığı takdirde dilencilik, hırsızlık, gasp, saldırı, fuhuş, kayıt dışında sömürü ve organize suçlarla karşılaşmak da ne kadar istemesek ve kabul etmesek de olası bir gerçek olarak karşımıza dikiliyor.

Hal böyleyken Suriyelilere vatandaşlık verileceği açıklaması, onların temelli ülkede kalacağını ortaya çıkardığı için insanların gerilen sinirleri son günlerde tavan yapmış durumda. Üstüne birde TOKİ evlerine yerleştirilecekleri ve sınavsız memuriyete alınacakları eklenince ortalık iyice karıştı. Türk halkının sabrı burnunun ucuna geldi. Öfke çığ gibi büyümeye başladı. Ülkede bir sürü işsiz genç varken, 100 bine yakın Suriyeli mültecilerin sınavsız devlet kadrolarına yerleştirileceği haberleri insanları çileden çıkardı.

Yıkık ve viran evlerde oturan şehit aileleri dururken, Suriyelilerin TOKİ evlerine yerleştirileceği haberleri de öfkelere tuz biber oldu.

Bence Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir an önce mültecilerle ilgili gerekli önlemleri almalı almasına da, kendi vatandaşını mağdur etmeden.. Kendi gençleri iş bekleyip sınavdan sınava bir umut için koştururken, Suriyeliye sınavsız memuriyet bence haksızlık.. Yine ülke için canını ve kanını veren, her geçen gün terör belasında şehit olan gencecik çocukların fakirlikten yırtık naylon ayakkabılarla gezen ve oğlunun cenazesinde ayakkabısından utandığı için saklamaya çalışan şehit babalarına, oğlunu yetiştirmek için senelerce çamaşıra giden, tekstillerin tozunu yuta yuta ciğerlerinde nefes alacak yer kalmayan acılı şehit analarının yıkık kulübelerde kalmasına göz yumulurken, Suriyeliye modern konutların kapısını sonuna kadar açmak da haksızlık..

Unutulmamalı ki, Türk halkı Kurtuluş Savaşı’nda kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, oğluyla, kızıyla ve de minicik çocuklarıyla vatanını savunmak ve kurtuluşa ulaşmak için, geleceğini kurtarmak için canlarını ve kanlarını bu topraklar için feda ettiler.. Ve ülkenin en zor durumunda hiçbir ülkeye sığınmadan vatan için mücadele ettiler..

Bu sözlerim bazılarını kızdırabilir. “--Ülkeleri savaş içinde, ne yapsın insanlar sığınacak yer arıyorlar” diyenler de olabilir. Fakat vatanına sahip çıkmayanın o vatanı kaybetmeye mahkum olduğu da bir gerçek değil mi? Vatan topraklarından uzakta, dilini anlamadığı, kültürünü bilmediği yerlerde bu güne kadar kim mutlu olmuş ki?

Bence yetkililer, kendi vatandaşını göz ardı edip Suriyeliler için her gün yepyeni müjdeler vermek yerine, kimseye haksızlık yapmadan, vatandaşları ve mültecilerle ilgili en sağlıklı kararları ve önlemleri alabilmeli ki, bu kaos büyümesin..Suriyeliler Türk vatandaşının üstünde kabusa dönüşmesin.

Sağlıcakla kalın!.