Ülkemizde yaşanan durumlar, ülkenin bir vatandaşı olarak beni günden güne endişeye düşürüyor.
Terör, eğitim, ahlâki çöküntü, sahipsizlik, borçlanma, ekonomik çöküntü, işsizlik, kadın ve çocuklara gün geçtikçe artan şiddet ve taciz olayları, yargı organlarının tıkanması ve işlerliğini kaybetmesi, pahalılık ve üretim azlığı gibi sorunların gün geçtikçe ayyuka çıktığını görmek, sağduyulu hangi insanı endişeye düşürmez ki?
Et kokmaya başladığında tuzlanır ve çürümesinin önüne nispeten de olsa geçilmeye çalışılır.. Ama tuz kokarsa durum vahimdir. Bence gelinen noktada, tuz artık kokmuş ve çürümeye başlamıştır.
Vatanını seven, devletine bağlı, maneviyatına, dinine saygılı, insaf ve vicdanı duygulara sahip olan hiç kimsenin, bu durumlardan üzülüp endişe duymaması ve memnun olması düşünülemez.
Fakat gelinen noktada, toplumumuzun gün geçtikçe çöken bir ahlâki yapı içerisinde olduğunu görüyorum. İnsanlar ekonomik durumları zayıflayıp fakirleştikçe, manevi duygularını da kaybedip yalan, dolan, hırsızlık, fuhuş, taciz, tecavüz, şiddet olaylarına daha fazla yönelir oldular. Yargıdaki boşluklar, işlenilen suça yönelik olarak uygulanmayan cezalar suç niteliklerini ayyuka çıkardı.
Kadına, çocuğa uygulanan tecavüz olayları, kutsal sayılan değerlere kadar uzandı ve ahlaki çöküş aile bireylerine tecavüze kadar ulaştı.
Bu akıl almaz, kabul edilemez olaylar her geçen gün biraz daha artarken, bu tür olaylara bile toplumun azınlığının tepki göstermeye çalışırken, çoğunluğunun sessiz kaldığını görmek ise yürek burkan, katlanılamaz ayrı bir acı oldu.
Bu durumlardan bir an önce kurtulmak, manevi, milli ve dini gerçek saygınlığımızı toplum olarak yeniden elde etmek için insanlarımıza sahip çıkılmalı. Çünkü insanlarımız her yönden sahipsiz kaldı. Yaşanan problemleri ortadan kaldırmak içinse, yöneticilerin bir an önce ekonomik ve manevi yönden sağlam çözümler alması gerekir düşüncesindeyim.
Öte yandan esnaf, sanayici ve üreticinin de sahipsiz durumda kaldığını ve kendi haline terkedilmiş durumda olduğunu düşünüyorum. Ülke ekonomisinin temel direği konumunda olan bu insanlara da el uzatılıp destek verilmesi, ülkenin gün geçtikçe gerileyen ekonomisini ayağa kaldıracak bir çözümdür. Bu konuda yine iş hükümet yetkililerine düşmektedir. Bunun için acil çözümler üretilmelidir.
Öte yandan teröristlerin yarattığı kaos ortamı da ayyuka çıkmış, hemen hemen her gün şehit haberleriyle sarsılmaya başlamışız. Fakat yine bazı insanlar hiç bir şey yokmuş, gencecik canlar yitip gitmiyormuş, evlere evlat acısı düşmüyormuş gibi başını kuma sokmaya, görmezden ve duymazdan gelmeye devam etmeyi sürdürüyorlar. Peki nereye kadar? Ateş kendi ocaklarına düşene kadar mı?
Ben kendi adıma ülkemde yaşananların tarihte bir örneğini göremiyorum. Her sistemde kurum ve kurallar mevcuttur. Keyfilik değil. Oysa bakıyorum da artık ülkem bir girdapta sürüklenmekte ve keyfilik sisteminde yuvarlanıp gitmekte..
Yarın ne olacağını kimse bilmiyor. Terör belası can yakmayı sürdürüyor. Yalnız ve çaresiz bir Ortadoğu ülkesi konumundayız. Ekonomik göstergeler ise hiç de iç açıcı değil. Bu nedenle ne hükümetin, ne kurumların, ne de şahısların bir macera arama lüksü yok.
Bu nedenle ülke, hükümet, kurumlar, millet ve şahıslar olarak birinci vazifemiz, önce başlarımızı gömülü oldukları kumlardan çıkarıp makam ve para korumak yerine, vatanı ve öz değerlerimizi korumak için birlikte hareket etmemizden geçiyor diyorum.
Sağlıcakla kalın..