Usta şair Cahit Sıtkı Tarancı;

“ Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun. ”    demişti yıllar önce.

Aradan yıllar geçti, dünya üzerinde kardeş kavgası nihayet bulup sonlanmadı. Kardeş kavgası körüklendi ki; kardeş kavgasından beslendi yıllardır leş kargaları. Biliniyordu ki düşmanlıklar düşmanlıkları ve cinayetler cinayetleri doğurur. Oysa dirlik birliktedir, zenginlik paylaşmaktadır, mutluluk kardeşliktedir. Dünya koca bir gemidir; Gemi su alır batarsa bütün yolcular ölür, ateş ormanı sarmışsa hiçbir canlının yaşama şansı olmaz. Haini kucaklarsan gün gelir sana da ihanet eder ve seni de sırtından bıçaklar.

Tarihte yaşanan süreç göstermiştir ki; gerek dünya ölçeğinde gerekse memleketimizde adalet varsa, huzur var olmuş, huzur tesis edildiğinde insani faaliyetler ki, en başta ticari faaliyetler olması gereken şekilde işlemiş ve tüm toplumlar ve  fertleri kazançlı çıkmıştır.

Hukuk ve adalet her zaman herkese ihtiyaç, ekmek kadar, su kadar ihtiyaçtır. Kanunların, mahkemelerin çokluğu hukuk devletinin varlığını göstermez, kanuna uygunlukta hukuka uygunluğun ve adaletin göstergesi değildir. Demokrasi ve hukuk devleti; kuvvetler ayrılığı, şeffaflık, hür basın, güdümsüz sivil toplum örgütleriyle tesis edilebilir.     Toplumda hukuk enstrüman haline getirilip, ahlaki değerler çöküntüye uğradı mı siyasette, ticarette diğerleri de kirlenir.

Vizyon ve donanıma sahip, halkın hassasiyetleri konusunda duyarlı olan ve adaletli  insanlar bir toplumun ufkunu ve  dünyayla entegre olmasının önünü açarlar.    

Aksi bir durumda yani adaletin yerini güç alırsa, kaos hüküm sürecek, o zamanda yarınından güven duymayan, bugününü yitirmiş bir toplum ve dünya vücut bulacaktır.

İşte tam da bu noktada adalet ve ticaretin buluşma noktası yani dünya üzerinde huzur olması ön plana çıkar.

Tarih boyunca görülmüştür ki; ticaret hep huzur olan yıllarda ve  yollarda ilerlemiş ve insanlar yarınlarından endişe etmiyorlarsa, ticari faaliyetler zirve yapmış, ancak dünya üzerinde huzursuzluklar ve savaşlar arttığı sürece  ve  terör hortladığında insani faaliyetler sekteye uğramış, ticaret dip yapmıştır.

Dünyada güç yerine hukuk hakimse, uluslararası ilişkilerde adalet hakimse, örneğin Denizli’den ABD’ye havlu satan ticaret erbabı malının karşılığını alacağından endişe etmiyorsa yatırımlar artacak, alışveriş, istihdam ve kaynak üretimi çoğalacaktır. Bundan dolayıdır ki; ülkemizdeki ve dünyadaki terörün sonlanması ve dünya üzerinde savaşların son bulması, gerginliklerin azalması insanlığın ve insani faaliyetlerin olmazsa olmaz koşuludur.

BURADAKİ İLGİNÇ PARADOKS; DÜNYA ÜZERİNDEKİ PEK ÇOK SORUN YİNE TİCARET ERBABI SAYESİNDE ÇÖZÜLECEKTİR. ÇÜNKÜ; İNSANLAR ALIŞVERİŞ YAPTIKÇA, DUYGU, KÜLTÜR VE BENZERİ KONULARDA DA ALIŞVERİŞTE BULUNMUŞ OLACAK VE BİRBİRLERİNİ TANIYIP, TOPLUMLARI BİRBİRLERİNE YANAŞTIRMIŞ, KAYNAŞTIRMIŞ OLACAKLARDIR.

DÜNYADAKİ HUZURUN, BARIŞIN VE ADALETİN TEMİNATI TİCARETTİR.