Anneyi yitirmek, annesiz kalmak, ömür boyu yarım kalmak demek..

Annesiz kalmak sol yanınızda hiç dinmeyen bir sızı demek..

Annesiz kalmak gerçek sevgi, şefkat ve ilgiden mahrum yaşamak demek..

Annesiz kalmak o karşılıksız kocaman sevgiyi, sıcacık kolların korumasını, üstüne titreyen sevgiyle bakan gözleri ve yüreği yitirmek demek..

Kaç yaşında olursan ol bir annenin kaybının yerinin hiç dolmaması demek..

“Fakat sen gittin ya anne,

İçimdeki o çocuk yanım da öldü gitti anne!

Şimdi keşke diyorum, keşke yanımda olsan,

Başımı dizine dayayıp yine çocuk olsam!”

Ve Ayda..

91 saat annesinin oluşturduğu yaşam üçgeninde hayatta kalmayı başarmış minicik, 3 yaşında bir bebek..

Anneye en muhtaç olduğu bir anda onu kaybeden ve bu kaybın kendisine anlatılması mümkün olmayan bir minik yürek..

Çaresiz, üzgün, endişeli bir babanın kucağında annesiz bir yaşama doğru ayakları çıplak yol alan bir minik yavru..

Bu fotoğraf karesi içimi onlarca kez parçaladı..

Ayda için günlerce her kesimden vaatler yağdırıldı.

Fakat o vaatlerin hangisi, en büyük ve kutsal değer olan annenin yokluğunu doldurabilir ki..

Ahh Ayda.. güzel bebek!

İnşallah ilerde kimseye muhtaç kalmadan dimdik yürüyebildiğin, mutlu, umut dolu ve güzel bir yaşamın olur..

Bizler mi?

Sen bize bakma Ayda..

Sen bize hiç aldırma sevgili yavru..

Çünkü biz çok çabuk unutuyoruz!..

“SEVİM SAY”