Şelalenin sesi gizleyemiyordu kaçışan korkak adımların kayalarda çıkardığı sesi. Çünkü kaçan kişi zalim bir kral bozuntusuydu. Papazın özenle koruduğu ibadethanesine saklanmak için gelmişti.

Fatih’in ordusu yaklaşıyordu. Takvimler 1463’ü gösteriyordu. Önceden tanısaydı, Kral Stefan Tomaşeviç, Fatih’ten merhamet dilerdi. O zulüm ettiği halkının arkasına saklanmayı tercih etti. Akıncılar Yayçe Şelalerinin üzerinden aşıp Kjuç şehrine ulaşmadan, vatandaşlar krallarını teslim ettiler.

Serin akarsularla örülmüş, yeşillikler ülkesi, yürek ülkesi Bosna Hersek, Sultanlar Sultanı Fatih Sultan Mehmet Han tarafından yurt yapıldıktan sonra, atmosferin en temizini sundu Müslüman Avrupalılara. Çünkü Fatih’in ilk emri; ‘’Hiç kimse bu insanları ve onların kiliselerini rahatsız etmesin!’’ olmuştur.

Bosnalılar halen çalıştıkları mekânların duvarlarında Fatih’in resminin altında bu fermanı asılı tutarlar. Çünkü o yazıda; dini dili ırkı ne olursa olsun yerleşik halka baskı kurulmaması hatta onların misafirlerinin bile özgürce yaşamasına izin verilmesi emrediliyordu.

Kanuni Sultan Süleyman, Saray Bosna’ya Gazi Hüsrev Paşa’yı atadı. Ona çok güveniyordu. Halasının oğlu Hüsrev, Bosna’da bu gün dahi saygınlıkla hatırlanan etkili bir liderlik sergilemişti. 10 bin Boşnak Serdengeçtiyle Osmanlının, en batıdaki sancağını taşıdı. Nitekim Boşnak fedai ordusu, Mohaç ovasında yazılan Türk Destanının ön saflarında yer aldı.

Gazi Hüsrev Paşa Saraybosna’da, ekonomiyi canlandırdı, savaşçıların yanında bilim ve siyaset adamlarını da yetiştirdi. Bursa’dakinin aynısı olarak inşa edilen Bedestenin (Bezistan) yakınında kurduğu medresede yetişen gençler, payitahta büyük hizmetler verdiler. Sokullulu Mehmet Paşa, Kıbrıs Fatihi Lala Mustafa Paşa, Damat İbrahim Paşa bunlardan bir kaçıydı.

Özetle, Müslüman Türk yürüyüşüne toprağıyla, kanıyla canıyla katılmış Bosna’da bir karınca incinse bütün Türk Yurdu acısını duymaktadır, duymalıdır.

Boşnaklar, Arnavutların kökenini dayandırdığı İlliryalılar ve Bulgaristan’dan göç etmiş Bogomillerin soyundandı. Her iki toplum Türklerin akrabalarıdır. Katoliklerden farklı olarak Hz. İsa’yı Allahın oğlu değil kulu olarak kabul ediyorlardı. Bu nedenle Katolik camiada fazla sevilmezlerdi. Müslümanlığı benimsemekte zorlanmadılar.

Osmanlı Saltanatının güç zehirlenmesi nedeniyle kendini yenileyememesi ve Batının gerisinde kalması sonrasında İstanbul ile Saraybosna arasındaki bağı korumak zorlaştı. Avusturya Macaristan’ın talebi doğrultusunda 1878’de savaşsız olarak teslim edildi.

Bosna, İki Dünya Savaşında ağır bir süreç geçirdi. Yugoslavya, 1946’da kurulduğunda Bosna, Tito’nun kendini güvende hissettiği yer oldu.

Doğu Bloku’nun dağılması aşamasında Yugoslavya’da başlayan kanlı çatışmaların en derini Bosna Hersek’te yaşandı.

Hırvatistan, bağımsızlığını ilan ettikten sonra Sırplarla savaşa tutuştu. Katolik Hırvatlar ve Ortadoks Sırplar sınırlarını belirleyip geri çekildiler. Her iki tarafın da gözü Bosna Topraklarındaydı. Sırplar, kuzey bölgesine saldırıp Hırvatlarla Bosna’nın bağlarını koparmak istedi. Güneyde Hırvatlar Monstar’a kadar ilerleyip deniz kıyılarının tamamını ele geçirdi.

Avrupa’nın ortasındaki bu çatışmalar, toprak kavgası gibi görünse de kuzeyde Sırplar, cami minarelerini topa tutuyorlar, Hırvatlar Monstar köprüsünü tank mermileriyle parçalıyorlardı. Savaş artık kültürel soykırıma dönüşmüştü.

Bosnalılar kendi doğal sınırlarında direndiler. Bu Osmanlı bakiyesi yürekli insanlar, ormanları ve ırmaklarıyla yetinmek isterken Bosnalı Sırplar iç çatışmaları başlattılar. Belgrattan aldıkları destekle ele geçirmek istedikleri bölgelerde katliamlara giriştiler.

Bilge Savaşçı Aliya İzzet Begoviç liderliğindeki Boşnaklar direniyorlardı ancak, Sırp saldırıları doğrudan ailelere ve evine ekmek götüren yaşlılara olmaya başladı. Birleşmiş Milletlerin barış gücü askerleri dahi ablukaya alınınca NATO müdahalesi geldi ve 1995 sonunda Dayton Anlaşmasıyla savaş durduruldu.

Bosna bu gün Sırp Bölgesi ve on kantondan oluşan Boşnak bölgesi olarak federatif bir yapıda, yüksek temsilcinin hakemliğindeki üçlü cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetilmektedir. Güvenlik işlevini Avrupa Birliğinin NATO’dan hizmet satın almasıyla oluşturulan EUFOR görmektedir.

Dünyanın gözbebeği sayılabilecek bir noktadaki bu yürek ülkesi Bilge Savaşçının devamında bir Bilge Liderlik beklemektedir.