BABAANNE; Neydi? Bu nasıl bir duyguydu? Babaanne ve torun neler paylaşırdı?
Gerçek anlamda bunları yaşamak ve bu sorulara kendi adına cevap verebilmeyi çok hem de çok isterdi…
O bu duyguları yaşamak bir tarafa, babaannesini hayal bile edemiyordu. Maalesef ki babaannesi, babası çok küçük yaşlardayken vefat etmiş ve onu hiç görememiştir…
Belki hayal edebilirdi ara ara ama ona ait ufacık bir resim bile yoktu. Yalnızca yakınlarından duydukları ile hayal etmeye çalışıyordu.
O da hayal ediyordu, babaannesini tanıyan bütün büyüklerinin söylediği söz, ona çok benzediği idi. Yalnızca babaannesinin ona göre daha da boylu poslu ve güçlü kuvvetli bir kadın olduğu anlatılmıştı…
Bu kadar sığ bir bilgi ile hayal etmeye çalışıyordu. Ama yok maalesef ki hiç de kolay olmuyordu. Nasıl davranır? Neler hisseder? Nasıl bir insandı? ( Tavır, davranış ve kişiliğiyle ilgili hiç ama hiçbir şey bilmiyordu.)
Oysaki fiziksel görüntüsünden daha çok o bunları merak etmekteydi…
O da kendisi gibi duygusal bir insan mıydı? Yoksa yaşadığı şartlar gereği duygularının hiç de farkında olmayan, yalnızca yaşamaya gayret eden, iç Anadolu da Anadolu’nun toprağı gibi sertleşmiş bir insan mıydı?
Sorular, sorular hep aklında babaannesiyle ilgili sorular yumağı vardı…
Şu an o da bir babaanneydi Şükürler olsun kiii…
Onun torununun bu sorulara verecek cevapları olacaktı. Bu anlamda kendini çok şanslı, bir o kadar da mutlu hissediyordu J
Artık o minik torunu büyüyordu…
O dokunmaya kıyamadığı minicik bebek artık bir çocuğa, hem de öyle tatlı, o kadar akıllı ve duygulu, bir o kadar da duyarlı bir çocuğa dönüşmüştü ki…
Onunla vakit geçirmek ona öyle iyi hissettiriyordu ki, tarifi mümkün değil. Babaannesi için Yaradan’ın sunduğu çok büyük bir ödüldür.
İlk göz ağrısıdır aynı zamanda. Belki ileride daha başka torunları da olacaktır, ama onun yeri her daim bir başka olacaktır. Çünkü babaanne olmayı ilk onunla tatmıştır…
Maalesef ki yakınında değil, uzak bir ilde yaşadığı için onu arzu ettiği her an görme şansı olmamakta, görebildiği zamanlar ona göre çok sınırlı kalmaktadır.
Ama olsun. Birlikte geçirdikleri zamanları o kadar dolu dolu geçiriyorlardı kiii, uzunca bir süre yanında olamasa da, anılarıyla hep onun yanında oluyor ve onun yüzünde tebessümler oluşturmaya yetiyordu…
Hele geçen yaz anne ve babasından ilk kez ayrı, babaannesi ve Şamil dedesiyle ( Böyle hitap ediyordu dedesine) birlikte kalmış, onlarla öyle güzel vakit geçirmiş ve tadına doyulmayan anılar bırakmıştır kiii, bu yazı dört gözle beklemişlerdir…
Özellikle babaanne ve torunun bisiklet öğrenme maceraları vardır…
Geçen yıl ikisinin de bisikletleri ilk ve yeni, ikisi de yan tekerleklerle ancak binebiliyorJ
Geçen yıl doğal olarak daha küçük (3,5 yaşında) bisiklete binmeyi doğal olarak ancak öğrenecek ama babaannesi, orta yaşı geçmeye başlamış, (yaş olmuş 55) ve bisiklet binmeyi çok arzu etmiş olmasına karşın, maalesef bunun için hiç fırsat bulamamış, hep içinde kalmıştır…
Olsun hiçbir şey için geç değil. Daha doğrusu yaşıyorsak eğer geç olmamalı diye düşündüğü için, torunuyla birlikte o da bisiklet binmeyi öğrenecektir. Neden olmasın?
Öyle de olmuştur…
Geçen yıl yan tekerleklerle torunuyla birlikte bisiklet binerken o yaz sonunda yan tekerleklerini çıkarmış, biraz zorlansa da artık yan tekerlekler olmadan binmeyi başarmıştır.
Bu yaz başında torunuyla ilk bisiklet binmeye hazırlandıklarında, torunu o hiçbir şeyi atlamayan, zeki bakışlarıyla hemen babaannesinin bisikletinde yan tekerlekleri göremeyince “Ooooo yan tekerlekleri çıkarmışsın” demektedir.
Oysa geçen yıl babaannesine sormaktadır, “Babaanne herkesin bisikletinde iki tane teker varken neden senin ve benim dört tane?” Maşallah çok akıllı bir çocuk olduğu için hem onun hevesinin kırılmaması, hem de ikna olması ama kendini de iyi hissetmesi gerekmektedir. Öyle gelişi güzel cevap verilemez bu soruya…
Babaannesi biraz düşündükten sonra “Onların bisikletleri eskimiş, oysa senin de benim de bisikletimiz yeni ve yeni bisikletler dört tekerlekli oluyor.” Deyivermiştir J
Neyse ki bu cevap onu o an tatmin etmiş ve hoşuna da gitmiş, hatta o güzel yüzünde bir tebessüm oluşmuş mutlu da olmuştur J
Bu arada babaanne torun maceralarımız bitmez. Ben burada ufak bir tanesini sizlerle paylaşmak istedim…
Oyyyy babaannesinin biricik Doruk kuzusu J
Onu düşündüğünde, onunla olan her bir anını düşündüğünde bile, babaannesinin yüzünü bir tebessüm, içini ise tatlı bir huzur kaplamaktadır.
Boşuna söylememiştir büyüklerimiz;
“Torun sevgisi bir başka“ Diye. Hatta bir söz vardır;
“Evlat sermaye, torun ise kârdır” Diye.
Galiba ticaret yapanlar söylemiş bu sözü. Kârın ne kadar tatlı ve neşe veren bir şey olduğu da anlaşılıyor buradan…
Kendini çok, hem de çok şanslı hissetmektedir o anlarda ve hayatında bunca zorluk ve mücadelenin arasında böylesine güzel ve özel bir motivasyon kaynağı olduğu için, Yaradan’a şükürler etmektedir.
Bu duyguları sizlerin de yaşadığını biliyor ve yaşamayanlara da yaşamalarını gönülden diliyorum…
Torunlarınızla birlikte Sevgiyle ve Hoşça Kalın.
Zeliyha ÇINAR
Eğitimci - Aile Danışmanı