Merhabalar
Gerçek ve çıkarsız olan sevginin oldukça azaldığı günümüzde, kim ne derse desin, sevgiye dair, güzelliklere dair hatırlatmaların oldukça kıymetli olduğunu düşünüyorum…
Malum 14 Şubat artık bütün dünyada sevgililer günü olarak anılır oldu. Bunun tarihçesini, nereden geldiğini merak edenler mutlaka araştırıp öğrenmiştir. Ama isterseniz kısacık bir hatırlatmayla başlayalım.
Sevgililer günü ile ilgili ilk efsane Eski Roma’ya dayanıyormuş. Aslında tabiatın tekrar uyanışı, baharın başlangıcı kabul ediliyor…
O dönemde festivaller düzenleniyor ve bir takım ritüeller var. (Tabii ki o dönemlerde birçok kısıtlamalar söz konusu, günümüzde olduğu gibi gençler her zaman bir araya gelemiyorlar.) Bir birlerini göremeyen gençler o törende festival günü bir araya gelebiliyor. Her genç kızın ismi bir kağıt parçasına yazılarak, çömleğe atılıyor. Sonrasında ise delikanlılar piyango usulü çektikleri isim karşılığı o genç kıza gün boyunca akşama kadar refakat ediyor. Bu refakatlerin bazıları ise evlilikle sonuçlanabiliyor. Bu gelenek bizim kültürümüzdeki Hıdrellez ve Nevruz kutlamalarına eşdeğer. Hangi kültür olursa olsun, tabiatın uyanışı ve üretkenliğin kutlanması aslında…
O dönemin Roma İmparatoru bir ferman yayınlayarak, askerlerin evlenmesini yasaklar. Bu kararı alma sebebi ise bekar askerlerin evlilere göre daha iyi savaştıklarına inanmasıdır. Sevenlere kıyamayan bir rahip ise bu yasağı dinlemez ve askerlerinde nikahlarını kıymaya devam eder. Bu haber İmparatorun kulağına gider gitmez (14 şubat 269) genç Rahip Valentina, yakılarak idam edilir.
Kökenine baktığımızda o yüzyılda sevenleri kavuşturmak adına, bir din adamı; rahip olan Valentina’nın, yasağı delerek, askerlere nikah kıyması ve onun akabinde ise cezalandırılması sonucu, yakılarak idam edilmesi. Sonrasında bu günün, sevgililer günü veya Valentina günü olarak kutlanıyor (ilk resmi Aziz Valentina günü Papa Gelasius tarafından 496 yılında 14 Şubatta ilan edilmiş) olması…
Aslına bakıldığında nereden ve nasıl çıktığının pek de önemi olmadığını düşünmek gerekiyor. Bunu bir dini ritüel diye görmenin doğru olmadığı kanısındayım. Önemli olan günümüzde, içinde bulunduğumuz o an insanlara yaşattığı duygu diye düşünmek gerek…
Tabii ki her birimizin farklı inançları olabilir, bu gayet doğal ve çok da normal. Özellikle günümüzdeki yaşadığımız şu olumsuz koşullarda, önemli olan hangi inanç kalıbın da olursa olsun, doğru ve güzel olana, toplum adına faydalı olana, dostluk ve sevgiye yönlendiriyorsa, bizim için kıymetli olmalı…
Olumsuzlukların ve negatif düşüncelerin zirve yaptığı şu günlerde, bir hafta ya da bilemedim yalnızca, bir gün, bir saat ya da bir an, sevgi diliyle konuşalım, çevremize sevgiyle bakalım, sevgiden bahsedelim. Bunun kime, neye zararı olabilir ki…
Belki de bazılarına Polyana’cılık geliyor, ama olsun kime neye zararı var, yapıcı olduktan sonra…
Hayat bir an o da şu an hepimiz bunun pekala farkındayız. Dün dünde kaldı, yarın ise meçhul…
Haydi gelin, içinde bulunduğumuz şu anın kıymetini bilelim ve yakınımızda her kim varsa ve sarılma imkanımız varsa sarılalım ve sevgi diliyle konuşalım. Olabilir belki de yalnızız olsun kendimize sarılalım ve unutmayalım ki, bütün sevdiklerimiz bir telefon mesafesinde, bize ve ilişkimize en çok değer verenden başlayarak arayalım, ne dersiniz. Görüntülü ya da sesli, içimizden hangisi geliyorsa, her imkanımız mevcut, Şükürler olsun…
Sözlerini Mehmet Erbulan’ın yazarak, bizlere hediye ettiği ve Zekai Tunca’nın bestelediği bu yazıyı tamamlayacağını düşündüğüm, çok anlamlı, şarkı sözleriyle vedalaşmak istiyorum…
Bahar çiçek çiçek gelince güzel
Hayat sevilince sevince güzel
Arılar bal petek verince güzel
Hayat sevilince sevince güzel
Dostluğun temeli ilk harcı sevgi
Her derdin çaresi ilacı sevgi
Gönüller sultanı baş tacı sevgi
Hayat sevilince sevince güzel
Sevgiyle gündüz olur geceler
Sevgiyle şiir olur heceler
Mutluluğun yolu sevgiden geçer
Hayat sevilince sevince güzel
BİZİ ANCAK SEVGİ KURTARIR…
SEVGİ DİLİYLE SEVGİYLE VE HOŞÇA KALIN
Zeliyha Çınar