Futbol gerçekten de bir takım oyunu. Eğer takım için de futbolcular birbirlerine inanmıyorlar ise tam bir takım olamıyorlar ise ne yaparsanız yapın sonuç almanız çok zor. Bu günkü maçta sahada ki futbolcular takımın golcüsü olarak Yasin’e bir türlü güvenemediler. Topla buluşturduklarında gözleri ileride Yasin in yerine Kappel ya da Ziya gibi alternatif bir ayak aradı durdu. Düşünün ki maçın genelinde top bizim ayağımızda kalmış, maçın büyük bölümü rakip ceza sahası çevresinde oynanmış ama bu kadar istatiksel anlamda hâkim bir oyuna rağmen takımın santraforu Yasin maçı sadece kaleye bir şut ile tamamlamış.
Bir maçı kazanırsınız ya da kaybedersiniz. Bir taraftar olarak beklentim hiçbir zaman sadece kazanmak olmadı. Ben sahaya gelen bir taraftar sahada kazansa da kaybetse de mücadele eden koşan bir takım görmek isterim. Örneğin geçen hafta Ankaragücü deplasmanında yenilmesine rağmen mücadele olarak ayakta alkışlanacak bir takım vardı. Herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı. Bu gün ise takım tanınamayacak halde idi. Bence bu gün mağlubiyetten daha kötüsü takımın isteksiz, mücadelesiz, umursamaz oyunu. Reha hoca takıma pasa dayalı pozitif bir futbol oynatmaya çalışıyor.
Bu futbol mantalitesinin doğru oyuncu kalitesi tribüne gelen seyircilere güzel bir seyir zevki vereceğine eminim. Özellikle Anıl, Barış, Ziya ve Kappel gibi kaliteli ve yaratıcı oyuncuların olduğu bir takım bu oyunu çok rahat oynar. Ama bitiricilik noktasında o kadar zayıfız ki çok iyi hazırlanmış ataklar bile duvara çarpan dalgalar gibi rakip defansın arasında eriyip gidiyor. Şu an bu büyük kanayan yaradan şırıl şırıl kan akıyor. Bu soruna olabildiğince acil çözüm üretemezsek bu kan kaybı takımızı ciddi sıkıntıya sokacak gibi görünüyor.
Hepimiz biliyoruz ki futbolcular belirli bir yaşa kadar bu meslekten para kazanabiliyorlar. Bu nedenle her oynayamadıkları maç onların aleyhine işleyen geri dönüşü olmayan kayıp zaman olmalı. Düşünün ki daha on sekizine gelmeden A takıma çıkmışsın. Geleceğin yıldızları arasında gösteriliyorsun. Ama öyle bir ruh haline girmişsin ki fiziksel yaşın yirmi iki, futbol ruhun ise jübile yapmış kramponlarını evinin duvarına asmış. Şevki Çınar, bu takımın yıllardan beri çok şey beklediği bir yetenek. Ancak devre arası öyle bir tablo gördüm ki çok üzüldüm. Devre arası olmuş ve takımın devre arasına iki sıfır mağlup girmiş. Muhtemel bir taktiksel değişiklik yapılacak. Bu psikolojik ortamda devre arasında herkes ısınırken Şevki bu sürenin büyük kısmını Balıkesirli futbolcu ile sohbet ederek geçiriyor. Yani Şevki' nin kendisinin bile bu kadar kötü oynayan bir ilk yarıya rağmen oyuna girip bir şeyler yapabileceğine dair inancı kalmamış. Yaşı çok genç umarım bu yanlışından çabucak döner, daha çok çalışır ve yıllardır herkesin inandığı yeteneğini sahaya yansıtabilir.