Bizim için bayram demek, büyük/küçük, çoluk/çocuk, hısım/akraba, eş/dost, konu/komşu, kısacası birbirleri için özel olan insanların bir araya geldiği, nadide ve çok değerli zamanlardır. Bu anlamda, bayramlarımızla ilgili toplumun geneli olarak da hassas olmuşuzdur. Bayramlarda, ailelerimizden uzakta yaşıyor da olsak, çoğu zaman mesafeler bir araya gelmemize engel olamamıştır. Mevsim ne olursa olsun, yaz veya kış, ilkbahar, sonbahar fark etmemiş, şartlarımızı zorlayarak, mümkün olduğunca bir araya gelmeye hep çaba sarf etmişizdir…
Şu günlerde gerçekten olağanüstü bir süreçten geçmekteyiz. 2020 yılı ve korona virüs günleri, bizim ve bütün dünyanın da dengelerini alt üst etmiş ve gelecek günlere dair tamamen bir belirsizlik söz konusu olmuştur. Bu anlamda yapılan bütün planların rafa kalktığı gibi, geleceğe dair plan yapmak da neredeyse imkansız hale gelmiştir. Bu süreçte bütün dünyada olduğu gibi, bizlerde öncelikle, doktorlar, sağlık çalışanları ve toplum hizmeti veren birçok insan, olağan üstü hizmetleri ile katkı koymuştur. Tabii ki bu süreçte toplumun her kesimi de bir hayli zorlansa da kendine düşeni yapmaya gayret göstermiştir…
Bu anlamda henüz salgın tehlikesinin geçmediğini de biliyoruz. Her ne kadar bizler için çok kolay olmasa da o hasretle, özlemle beklediğimiz, burnumuzda tüten, çocuklarımız, torunlarımız, bayramlarda mutlaka ellerini öptüğümüz, büyüklerimiz için de pek de kolay olmayacak şüphesiz ki. Bayram bizim için kavuşmakken, maalesef bu bayram bu mümkün olamayacak. Bunca zamandır verilen mücadelenin boşa gitmemesi adına biraz daha sabır…
Peki bu içinden geçmekte olduğumuz, olağanüstü süreç bize neler bırakarak bizi terk edecek diye düşünecek olursak?
Öncelikle çok basit gibi gördüğümüz birçok şeyin aslında ne kadar da değerli olduğunu gösterdi.
Canımız istediğinde sokağa çıkmak sıradan bir yürüyüş yapabilmenin de aslında o kadarda sıradan olmadığını öğretti.
Ramazan ayımızın, tamamlayıcısı olan, hep birlikte kurulan iftar sofraları ve sonrasındaki o manevi atmosferde birlik ve beraberlik içinde kılınan teravih namazlarının önemini. Özellikle camide pek de namaz kılmaya vakti olamayan beylerin bile en azından fırsat buldukça veya haftada bir de olsa koşturarak Cuma namazına gidebiliyor olmanın önemini. Bayram sabahı, küçüğü ve büyüğü ile heyecanla gidilen bayram namazlarının ve o güzel heyecanla eve dönüşlerin, evden onları uğurlama ve onlara heyecan içinde kahvaltı hazırlamanın ve yollarını beklemenin, dönüşteki o sıcacık kucaklaşmanın, el öpmenin ne kadarda kıymetli olduğunu öğretti.
Galiba en önemlisi de o çok sevdiğiniz yakınlarınızın, o samimi, içten, sıcacık sevdiklerimize sarılabilmenin paha biçilemez bir değeri olduğunu, çok da güzel anlattı bizlere…
Bu yaşadığımız sürecin, bizden götürdüklerinden ziyade bize hatırlattıkları güzel değerlerimize ve kazanımlarımıza odaklanarak, özlemini çektiğimiz o güzel günlerin bir an önce gelmesi dileğiyle. Sevdiklerimize kocaman, gönülden sarılabildiğimiz göz göze, diz dize nice güzel bayramlarda yeniden buluşabilmek dileğiyle. Her birinizin Ramazan bayramını gönülden kutluyorum…
HOŞÇAKALIN
Eğitimci ve Aile Danışmanı Zeliyha Çınar