TÜRK TOPLUMUNDA KADIN + ANNE OLMAK (2)

Burada daha fazla detaya girmeden kısaca özetleyecek olursak, sizlerin de tahmin edeceği gibi mücadelelerle de olsa, tahsil hayatımı tamamlayarak öğretmenlik gibi çok kutsal bir mesleği yapma şansım, şükürler olsun ki olabildi…

Evet belki de ben gerçek anlamda çok şanslı olan insanlardan biri idim. Ne yazık ki özellikle her kız çocuğu, bizim toplumumuzda benim kadar şanslı olamayabiliyor. Çok istemesine rağmen, okuyamamış ve de dışarıda çalışmasına izin verilmediği için de çalışamamış o kadar çok kız çocuğunun da olduğu inkar edilemez bir gerçek…

Burada günümüz gençlerine de bu konularda birkaç şey söylemeden geçmek istemiyorum. Toplumumuz bu konularda eskiye nazaran şükürler olsun ki çok daha fazla bilinçlendiği için, kız-erkek ayrımı çoğu bölgemizde kalmamış, artık kızların okuması sonuna kadar aileleri tarafından desteklenir olmuştur.

Ama maalesef ki üzülerek izlediğim bir gerçek, günümüz genç kızlarının bazıları (çok şükür ki hepsi değil) kolaya kaçarak kendilerine tanınan imkanları pek de kullanmak istemiyorlar, varlıklı bir eş bularak rahat yaşama planları yapıyorlar. Oysaki insanın ekonomik özgürlüğünü eline alarak, kendi ayakları üzerinde durmasının nasıl da güzel bir duygu olduğunu bir tatmış olsalar, eminim ki yanlış düşündüklerini idrak ederlerdi. Hele bir de yarının neler getireceğini bilmemiz kesinlikle mümkün olmamaktadır. Nice zenginlikler ne yazık ki zamanla tükenmiştir…

Zor ulaşılan şeylerin hazzı her zaman çok daha tatmin edicidir. Tabi ki bizim toplumumuzda, hem çalışmak hem çocuk yetiştirmek hem de ev işleri ile uğraşmak oldukça zor ve bir o kadar da yorucu ve yıpratıcı da olmaktadır…

Evi yuvaya dönüştüren kişi her zaman kadın olagelmiş, ve bu şekilde de sürüp gitmektedir. Kadın yorgun argın işinden evine geldiğinde, ne yazık ki hazır bir yemek sofrası onu karşılamaz. O kurulacak sofranın planını dahi önceden zihninde düşünmek zorundadır. Kadının, erkek gibi karnı acıkınca aklına gelmez ne yiyeceği.

Keza çocukları ile ilgili düşünceler, eğitimleri, alacakları terbiye ve yetiştirilmeleri her daim kadının zihnini meşgul eden konulardır. Babalara haksızlık etmek istemiyorum ama toplumumuzda çok yaygın olarak söylenen bir söze de burada yer vermeden geçmek istemiyorum “anne varken baba çocuğu tek gözü ile görür, anne olmazsa da gözleri kapanır görmez”. Aslında anne rolüne soyunan, çocuklarına annelik yapmaya çalışan babalar da yok değil, fakat çok az sayıda kalmaktalar. Onları da ayrıca tebrik etmek gerekir diye düşünüyor ve gönülden kutluyorum.

Anne olmak ana olabilmek, her zaman kadın olmanın daha ötesine geçmiştir. Anne olduğunuzda canınızdan can dünyaya gelmiştir ve o can dünyaya tutunabilmesi için de tamamen size muhtaçtır. Hele o ilk aylarda uyku nedir bilmeden sürekli onu takip eder, nefes alışlarını kontrol edersin. Yürümeye başlayıp ta düştüğünde belki onun dizi parçalanır ama ondan önce sizin yüreğiniz param parçadır. Onun canını acıtacak bütün olumsuzluklara siz gönüllü göğüs gerersiniz. Hani bir ifade vardır ya “anlatılmaz yaşanır” diye işte annelik de tam böyle bir durumdur…

Kadın olmanın zaten zor olduğu bir yerde anne olmak çok daha zordur. Bir kez anne olduysanız eğer, hiçbir zaman yalnızca kendinizi düşünemezsiniz. Canınızdan önce düşünmeniz gereken canlardır çocuklarınız. Hiç kimselerin zorunlu tutmasına da ihtiyaç yoktur. Anne gönülden görevlidir çocuğu ile ilgili bütün zorluklara göğüs germeye.

Kadın, anne olduğunda eskiye nazaran çok daha güçlenmiştir, hele ki çocuğu söz konusu olduğunda adeta gerekirse dağları bile devirir, sanki ulvi bir güç vardır onda, çünkü o artık her şeyden önce bir annedir…

Hoşça Kalın, Sevgi ile Kalın.

Zeliyha ÇINAR