23 Nisan Bayramı, şüphesiz ki her zaman biz Türk Milleti için çok özel bir bayram olmuştur. Çocukluğumdan aklımda kalan, bayrama hazırlanış heyecanımız, bayram günleri yaklaştıkça çok daha fazlalaşırdı, son provalar bile bayram tadında, festival havasında geçerdi. Hele o annelerimizin kendi elleriyle hazırladığı bize özel, rengarenk bayram kıyafetlerini giymenin verdiği mutluluk çok daha başka olurdu…
Tabii ki bizim çocukluk yıllarımızda her şeye ulaşımın biraz daha zor olduğu yıllar, öyle arzu ettiğiniz her giysiyi de elde etmemiz pek kolay olmazdı. Annelere her alanda olduğu gibi bu alanda da çok iş düşerdi. Annesinin elinden bu tür iş gelen çocuklar ise benim gibi, bu anlamda oldukça şanslıydı. Birçok arkadaşımın, "Ne olur annen bizim giysimizi de diksin." Diye adeta bana yalvardığını hiç unutmuyorum. Şu an çocuklarımız, her şeye erişim konusunda çok şanslılar diye düşünürken, hiç de aklımıza gelmeyen ve onlarında kolay kolay anlamlandıramadığı bir süreci yaşamaktayız…
Bu yılın ayrı bir özelliği olduğunu kuşkusuz ki her birimiz kabul ederiz. Öncelikle, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının, 100. Yılını kutluyor olmak zaten başlı başına özel bir durumken, bütün dünyanın şu an içinde bulunduğu durum ve bir yandan da hep birlikte koronavirüs mücadelesi verirken, özellikle çocuklarımızın okullarının tatil oluşu, hatta sokağa bile çıkamıyor oluşları, başlı başına ön görülemez bir durum içinde oluşumuz…
Tamamen çok nadide ve tarihi anların içersindeyiz ve çocuklarımız heyecan içinde önümüzdeki bayramlarını kutlamak için kendi çaplarında hazırlığa günler öncesinden başladılar bile. Çevremde bakıyorum, balkonlar ve binalar birer birer, anne ve babalarında yardımıyla heyecanla süsleniyor. Her biri kendi çapında etkinlikler düzenliyor. Geçen günlerde, İstanbul’da yaşayan henüz üç yaşındaki torunum Doruk kuzumdan gelen, (annesinin şirketinin, çocuklara 23 Nisan için düzenlediği resim yarışması için hazırlamış) o minicik parmaklarıyla hazırladığı ve paha biçilemez resim de beni oldukça duygulandırdı. Onun, o minik kuzumun, resmine yüklediği manalar da tabii ki oldukça değerli ve bir o kadar da anlamlı …
Bu anlamda, bu bayram aslında yalnızca çocuklarımızı heyecanlandırmakla kalmıyor, biz büyüklerini de tarifi mümkün olmayan duyguların içine sürükleyerek, yeniden o saf çocuk yıllarımıza dönmemize ve o duyguları o coşkuyu yeniden yaşamamıza vesile oluyor
Yaşımız kaç olursa olsun, anne, baba, anneanne, babaanne veya dede, büyük dede, büyükbaba, ne vasıfta olursak olalım, balkonlarımızda ve o kuş cıvıltıları eşliğinde, bugünlerde biraz daha temizlenen gökyüzüne ve gelecek güzel günlerdeki ufka bakarak, umutlarımıza sarılalım ve bu güzel bayramı o güzel çocuklarımızla gönül gönüle vererek, heyecanla ve hep birlikte balkonlarımızdan kutlayalım…
Haydi Türkiye, yüzyılın Çocuk Bayramı nasıl kutlanırmış, Atatürk'ün genliğe hitabesinde de belirttiği gibi, içinde olduğumuz şartlar ne olursa olsun "Bu güç bizim damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur." Gelin bütün dünyaya hep birlikte gösterelim. Umut adına gelecek güzel günler adına cihana örnek olalım. Ne dersiniz? Bu bayramı bütün dünyaya örnek olacak şekilde çocuklarımıza armağan eden, Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklarına yakışmaz mı? Bu bizim için hiç de zor olmasa gerek…
BAYRAM TADINDA UMUTLA VE EVİNİZDE HOŞÇAKALIN
Zeliyha ÇINAR
Eğitimci ve Aile Danışmanı